“Hüseyin Bir Kahraman Mıydı?” Adlı Yazıya Cevap

GİRİŞ: 11.08.2022 13:49      GÜNCELLEME: 11.08.2022 13:49
Rasthaber -   Her Muharrem geldiğinde Kerbela olaylarını saptırmak ve İmam Hüseyin (saa)’nin kutlu direnişini gölgelemek için ortalıkta çarpıcı iddialarla ortaya çıkan sözüm ona tarafsız, sorgulayan bir niteliği büründürülmüş yazılar dolaşmaya başlıyor. Geçen sene İmam Hüseyin (saa)'nin Kerbela yolunda bir Kervana zorla el koyduğu ve Kervanın mallarını ve Atlarını gasp ettiği gibi bir iddia atılmış ve sosyal medyada yoğun bir şekilde paylaşılmıştı. Bu Sene de "İmam Hüseyin kahraman mıydı" başlıklı bir yazı ortalıkta dolaşıyor ve ilmi açıdan hiçbir kaynak içermeyen iddialar ile İmam Hüseyin itibarsızlaştırılmaya önemsizleştirilmeye ve Yezit (l.a) ise masum gösterilip İmam Hüseyin ile özdeşleştirilmeye çalışılıyor.

Yazıyı okuduğunuzda sadece dört iddiayı baz alıyor ve bunların hiçbiri hakkında bir kaynak öne süremediği gibi tamamen yorum ve tevile yönelik bir bakış açısı sunuyor.

Bu yazıdaki iddialar şöyle:

1-İmam Hüseyin Muaviye'ye 20 yıl boyunca itaat etmiştir ve 2 milyon dirhem beytülmalden düzenli olarak maaş almıştır.

2-Yezit daha yeni iktidara gelmişti ve herhangi bir olumlu ve olumsuz icraat ortaya koymamıştı. Yani Yezid'in isyan edilecek bir zulmü ve haksız icraatı yoktu.

3-İmam Hüseyin daha Yezid başa gelir gelmez biat toplamaya başlamıştı yani iktidarda gözü vardı. Tüm Kerbela faciasının sebebi Hüseyin (s.a.a)'nin bu ihtirasından kaynaklanıyor.

4-Olayları başlatan asıl olay İmam Hüseyin'in Küfe Valisi'nin evini bastırması ve insanları öldürmesi idi. Hüseyin meşru düzene isyan etmiş birde iktidar hırsını tatmin etmek için insanları öldürtmüştü.

Bu saçma ve yanlı yorumların bilinçli şekilde yapıldığı ve amacın bu işi sorgulamayan duygusal ve geleneksel halk üzerinde fazlaca düşünmelerine gerek kalmadan algı oluşturmak ve İmam Hüseyin'i anan ve Kerbela’yı canlı tutan Şii, Alevi Müslümanların bu yaptıkları işin haksız olduğuna ve Müslümanlar arasında fitne çıkaran kişiler olduğuna ikna etmektir.

Ben bunlara kendimce basit cevaplar vereceğim. Ama bu işe vakıf tarihçi ve alim arkadaşların daha fazla doyurucu cevapları olduğundan eminim. Zira bu tür yazılar ilmi ve akademik nitelikten yoksun olup sadece basit ithamları ortaya atıp ardından bol yaygara ve demogoji yapma yöntemini benimsemişlerdir.

Birinci iddianın cevabı basit olarak şudur: Malumunuz üzere İmam Hasan Muaviye ile bir anlaşma yapmıştı ve bu anlaşma gereği iktidar Muaviye’ye kalacak ve Muaviye öldüğünde ise İmam Hüseyin'e devredilecekti. Her iki tarafta bu maddeleri kabul eti. Peki bu sözleşme içinde başka maddeler de var mıydı?

Bu sözleşmenin maddelerine bir göz atarsak:

1-Kufe beyt’ül-malı Hasan'a bırakıldı (5 milyon dirhem)

2-Darabcerd bölgesinin haracı Hasan'a ait olacak.

3-Hasan'ın babası Ali lanetlenmeyecek, en azından Hasan bunu duymayacaktı.

Antlaşmaya göre Hasan, halifeliği Muaviye'ye devretti ancak kendisinden sonra hilafeti saltanata döndürmeyecek; bunun yerine istişare ile İmam Hüseyin’in seçilmesine izin verecekti.

Görüldüğü gibi İmam Hasan bir sözleşme yapmış ve sözleşmede birtakım yerlerin beytülmali ve haracı ona bırakılmıştı. Şimdi birinci sorunun ilk cevabı şudur ki İmam Hüseyin Muaviye’den değil İmam Hasan’dan ödenek alıyordu.

Birinci sorunun ikinci cevabı ise aşağıda verdiğim rivayeti okumanızdan sonra söyleyeceğim.

İmam Hasan ve İmam Hüseyin asla ve asla Muaviye’ye biat etmemişlerdi zira onlar zaten seçilmiş İmamdılar ve Muaviye ile yaptıkları sözleşme ise Hz. Peygamber (saa)’nin kafirlerle yaptıkları sözleşme gibidir. Bunu aşağıdaki rivayet açıklıkla net bir şekilde ortaya koyuyor:

Şeyh Saduk, "İlelu'ş-Şerai" adlı eserinde isnat zinciri ile Ebu Said Ukeysa'ya şöyle bir rivayet dayandırıyor. Bu rivayete göre Ebu Said Ukeysa, İmam Hasan'a (a.s), kendisinin hak yolunda, Muaviye'nin ise sapıtmış ve zalim olduğunu bildiği hâlde, kendisini Muaviye ile barış yapmaya sürükleyen sebebin ne olduğunu soruyor. İmam ona şu cevabı veriyor: "Ey Ebu Said! Ben, yüce Allah'ın kulları üzerindeki hücceti ve babamdan sonra onların imamı değil miyim?" Ebu Said: "Evet, öylesin." diyor.

İmam Hasan (a.s) şöyle devam ediyor: "Peygamberimiz benim ve kardeşim hakkında: 'Hasan ile Hüseyin ayakta olsalar da köşelerinde otursalar da imamdırlar.' dememiş midir?" Ebu Said: "Demiştir." diyor.

İmam sözlerine şöyle devam ediyor:

"O hâlde ben ayakta olsam da imamım, köşemde otursam da imamım. Ey Ebu Said! Benim Muaviye ile barış yapmamın gerekçesi, Peygamberimizin Damreoğulları ile Eşcaoğulları ile Hudeybiye'den geri dönüşü sırasında Mekkeliler ile yaptığı barışın gerekçesinin aynısıdır. Onların kâfir oldukları tenzil ile Muaviye ve adamlarının kâfirlikleri ise tevil ile sabittir."

Ey Ebu Said! Mademki ben yüce Allah tarafından imamlığa lâyık görüldüm, yaptığım uygulamanın hikmeti belirgin olmasa da öne çıkardığım ateşkes ve savaş ile ilgili görüşümün akılsızlıkla nitelenmemesi gerekir. Hızır'a (a.s) baksana: Gemiyi deldiğinde, delikanlıyı öldürdüğünde, yıkılmak üzere olan duvarı doğrulttuğunda, bu hareketlerin hikmetini bilmediği için Musa (a.s) bunlara karşı memnuniyetsizlik gösterdi. Fakat Hızır (a.s) ona uygulamalarının hikmetini anlatınca, hoşnutluğunu ifade etti. Ben de öyleyim. Verdiğim kararın hikmetini bilmediğiniz için bana kızdınız. Eğer bu kararı vermemiş olsaydım, yeryüzünde taraftarlarımızdan hiçbiri bırakılmayacak, hepsi öldürülecekti.

Evet! birinci sorunun ikinci ve çarpıcı bir cevabı da şudur. İmam Hasan ve İmam Hüseyin İlahi velayetin elçileridir ve bu velayet ipi (hablullah) Adem (as)’dan Hatem (as)’a oradan da İmamet yolu ile Mehdi (af)’i şerife kadar düzenli bir şekilde işleyen ve asla intikaya uğramayan bir devamlılık arz eder. Çünkü bu sünetullahtır. Velayet ilahi yasalardan bir yasadır. Tıpkı suyun kaldırma yasası, yerçekimi yasası, Mendel kanunu ve fizik yasaları gibi. Dolayısı ile İmam Hasan ve İmam Hüseyin yeryüzünde hangi şart olursa olsun hangi toplulukta hangi iktidar olursa olsun her daim İlahi düzenin seçilmiş yöneticileridir. O zaman Hz. Hasan’ın iktidarının Hz. Peygamber (as)’ın iktidarından farkı yoktur. O zaman yukarıdaki hadiste de belirtildiği üzere İmam Hasan (s.a.a)’nin Muaviye (la)’den anlaşma gereği aldığı her şey Muhammed (as) kafirlerden aldığı fidye ve haraç niteliğindedir. Dolayısı ile İmam Hüseyin’in Muaviye’den maaş aldığı iddiası bir çarpıtmadır. O İmam Hasan’dan ödenek almıştır. İmam Hasan’ın Muaviye’den aldığı İmam kendisi olduğu için İslam fıkhına göre ganimet, haraç ve fidye niteliğindedir.

İmam Hasan (s.a.a)’nin Muaviye ile yaptığın anlaşmayı açıklayan Sünni kaynaklarda da rivayetler vardır. Tabersi’nin “el ihticac” da Zeyd b. Veheb Cühenî’den aktardığı, Süleyman Kunduzi’nin Yenavbi_ull Mevedet’de aktardığı rivayetleri yazının hacmini korumak için buraya aktarmıyorum. İlgilenenler bu eserle de bulabilir.

İkinci soruya verilen cevap aslında birinci cevapta bahsedilen sözleşmenin son maddesi olan Muaviye’nin ölümünden sonra İmam Hüseyin (s.a.a)’nin biat toplamasına ve seçilmesine izin verilmesi şartıdır. Yezit (l.a) başta iktidar koltuğuna oturarak bu hakkı gasp etmiş bununla birlikte halkın seçim tercih hakkını da gasp etmiştir.

Muaviye zahirde Müslüman görüntüsü sergilerken Yezid, fasıklığını ve facirliğini açığa vurmaktan çekinmiyordu. Zevk içinde yaşıyor sarayda içki ve işret sofralarını açıkça yapmaktan çekinmiyordu. Sarayında şarap havuzu olan maymunlarla yatan ve bir yandan Emir el Müminin unvanına sahip çıkan birisi nasıl masum olabilir ki. Ona bir Müslüman nasıl tahammül eder ki?

Muaviye gibi stratejik ve hilekar da değil baskıcı ve zorba idi.

Yezit İmam Hüseyin’i kendi iktidarına tehlike olarak gördüğünden direk onun üzerine gitti. Muaviye İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in biat etmeyeceklerini adı gibi bildiğinden asla böyle bir isteği gündeme getirmeyerek stratejik davranmıştı. Ama Yezit tüm diplomasi ve nezaketi bir kenara bırakarak direk Medine valisine haber göndererek İmam Hüseyin’den biat alması emrini verdi.  Vali’yi Medine halkını zor durumda bırakmak istemeyen İmam Hüseyin Mekke’ye giderek hac vazifesi ile meşgul oldu.

İmam Hüseyin, İmam Ali ve İmam Hasan gibi asla biat çağrısı yapmadı biat toplamadı ve insanları buna zorlamadı. İnsanlar kendiliğinden ona tevessül ettiler ve ona biat etmek için müracaat ettiler. Küfeden binlerce çağrı ve destek mektupları gelmişti. İmam Hüseyin (saa)’nin iktidar tutkusu olduğunu söyleyenler ona iftira edip meseleleri çarpıtmaktan başka da bir şey yapmıyorlar. İmam Hüseyin zaten imamdı. Eğer hilafet de kendisine verilmiş bir hak ise onu istemesinden daha doğal ne olabilir ki. Ama bu hedefi asla olmadı. Asla dünyalık gördüğü bu makama tamah etmedi. Kendisine ilahi bir makam sunulmuş olan daha aşağısına neden tamah etsin ki?

Gelelim İmam Hüseyin’in Küfe valisinin evini bastırıp insanları haksız yere öldürttüğü iddiasına:

İmam daha Mekke’de iken Kûfe ’den kendisine binlerce mektup ve davet gelmişti. İmam bunlara kayıtsız kalamazdı. Bu yüzden Amcaoğlu Müslüm bin Akil’i Kûfe’ye durumu araştırması için gönderdi. Müslüm Kûfe ’de büyük ilgi gördü ve yaklaşık 18000 kişiden İmam Hüseyin adına biat aldı.

Bunu öğrenen Yezîd, Kûfe ’de halkın bu coşkusuna ses çıkarmayan Kufe Valisi Nu‘mân b. Beşîr’i azledip yerine  Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyâd’a gönderdi ve   Müslim’i öldürmesini istedi. Kûfe halkı, yüzüne peçe takıp başına siyah sarık sararak şehre gizlice giren Ubeydullah’ı tanımadı ve onu Hz. Hüseyin zannedip büyük sevinç gösterisinde bulundu. Buna çok sinirlenen Ubeydullah, valilik görevini devraldıktan sonra camide okuduğu hutbede Hz. Hüseyin taraftarlarını Suriye’den gelecek ordunun ırz ve namuslarını çiğnemesiyle tehdit etti, ardından sert tedbirlere başvurdu. Kabile reislerini uyarıp göreve çağırdı. Bu gelişme karşısında endişeye kapılan Müslim, Mezhic kabilesinin liderlerinden Hâni’ b. Urve el-Murâdî’ye nin evine sığındı. Ubeydullah Hani’yi yakalatarak işkence etti ve ağır şekilde yaraladı. Bunu duyan Hani’nin kabilesi Ubeydullah’ın evini bastı. Buna kayıtsız kalamayan Müslim’de taraftarlarını toplayarak evi kuşattılar. Amaçları Hani’yi kurtarmak öldürülmesini engellemekti. Ama Ubeydullah isyanı engellemek için yirmi kadar kabile reisini tehdit ve vaatlerle ikna etti ve neticede Kufe halkı Müslüm’i yalnız bırakarak ortamı terk ettiler. Yalnız kalan Müslüm Hani ile birlikte öldürülerek başları kesildi ve Yezit’e gönderildi.

Yezit iktidarını temsil eden Kufe Valisi saldırgan ve hile ile halkı kışkırtmış ve yaptığı haksızlıktan ötürü evi basılmıştır. Ama yine hile ve rüşvet ile olayı tersine çevirip insanları öldürende o olmuştur. İmam Hüseyin’in ise bu olayranın hiçbirinden haberi dahi olmamıştır. Ta ki Kerbela yakınlarına gelene kadar.

Görüldüğü gibi zaman zaman Kerbela vakasını saptırmak ve İmam Hüseyin (s.a.a)’i haksız göstermek için çeşitli çarpıcı iddiaların olduğu yazılar kaleme alınıyor ve bu vesile ile hiçbir temeli bulunmayan sadece iddia sahibinin taraftarlığını ortaya koyan absürt bakış açıları sergileyen boş iddialar ortalığa saçılarak samimi Müslümanların bu konudaki hassasiyetleri ile oynayıp şaibe yaymama ve akıl karıştırmaya yönelik çalışmalar yapılıyor.

Kaynağı ve yazarı belli olmayan bu yazılar art niyetlidir saldırgandır ve fitne amaçlıdır. İmam Hüseyin (saa)’nin haklılığı ve Kerbela olayının feciliği ve bunun yanında onu katleden alçakların İslam’a olan düşmanlıkları ve azgınlıkları ve sapkınlıkları tarih boyunca Sünni Şii muvahhit ve taassup ehli olmayan aklı, irfanı, takvayı ve kaynakları kıstas alan Müslümanlar tarafından görülmüş benimsenmiş ve kabul edilmiştir. Artık bundan sonra yalan dolan tevil ve çarpıtma ile bu durumu değiştirmeye çalışanların niyetleri belli olduğu kadar çabaları da boştur. Vessellam!

 

Fatih Bilgin

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

metin 1 yıl önce
evet Hüseyin a.s bir kahraman idi hem de öyle bir kahraman ki, ondan sonra gelen bütün İslami hareketlerin başında, mutlaka onun o şerefli soyundan birileri vardı, yine öyle bir kahraman idi ki o olmasaydı şimdi Müslümanlar mel un suud gibilere bile kutsiyet izafe edecek onlara hadimül harameyn güzüyle bakacaklardı, öyle bir kahraman ki o olmasaydı şimdi İslam Hristiyanlık gibiydi ve öyle bir kahraman idi ki onun sayesinde öz Muhammedî İslam ayaktadır belki de onun içindir ki, resulullah a.s Hüseyin bendendir ben Hüseyin'denim demiş

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM