ABD Dış İlişkiler Konseyi
Başkanı Richard Howes Beyaz Koalisyon denilen bu koalisyondan şöyle
bahsetmektedir: “Katılımcı gruplar kapsamlı bir koalisyona varmak adına
aralarındaki pek çok farklılığı geçici olarak göz ardı etmiş ve görmezden
gelmişlerdir. Bu hile İran’da 2009 yılındaki Amerikan-İsrail fitnesinde de
kullanılmış ve o günlerin ortak tabiriyle Suruş'tan Gogoş'a kadar İran İslam
Cumhuriyeti'nin kutsal sistemine karşı çıkan tüm gruplar sahaya çıkarılmıştır.
2-Siyonist rejim ile
Lübnan Hizbullah Hareketi arasındaki ateşkesin üzerinden 2 saat bile geçmeden,
Türk hükümetinin kontrolü altındaki Suriye'nin kuzey sınırlarından ve Amerika'nın
o bölgede 20'den fazla askeri üssünden 20 bine yakın terörist Suriye
topraklarına akın ettiler ve çoğunluğu Amerika ve İsrail yapımı her türlü
modern silahla isyan ve katliam gerçekleştirdiler ve evleri ve altyapıları
yıkmaya başladılar. Tahrir el-Şam olarak adlandırdıkları teröristler, Tacik,
Özbek, Uygur, Türkistan (Kafkasya'nın bir kısmı), Ürdün ve bazıları Suriye'den
gelen farklı milletlerden oluşan bir gruptu.
3- Farklı milletlerden bu kadar çok sayıda teröristin
örgütlenip ani ve sürpriz bir saldırı için eğitilmesi en az 2 ya da 3 aylık bir
ön planlamayı gerektirmektedir ve bu planlama özellikle tekfirci terör
gruplarının gücü ve büyüklüğünde değildir ve bir veya daha fazla hükümet
tarafından yapılmış olması gerekir. Teröristler Türkiye'nin güney ve Suriye'nin
kuzey sınırlarından girdiler ve 20 bin kişilik bu kalabalığın geçişi Erdoğan
hükümetinin bilgisi ve işbirliği olmadan olamaz. Suriye'nin kuzey sınırlarında
20'ye yakın ABD askeri üssü bulunuyor ve açıkça teröristlerin saldırısının ABD
ordusunun bilgisi dahilinde gerçekleştiği söylenebilir. Saldırının ilk
saatlerinde teröristler İsrail'i tanıdıklarını açıkça ilan ettiler, hatta
Siyonist rejimle dostluktan bile bahsettiler! Hatta bu açıklamalar olmasa da
teröristlerin pozisyonlarının Siyonistlerin direniş ve Suriye konusundaki
pozisyonlarıyla tam bir uyum içinde olduğu açıkça görülüyor. Suriye'nin
güneyinden ve Ürdün'ün kuzey sınırlarından da önemli sayıda terörist girdi.
Yani Ürdün Krallığı hükümeti de bu saldırıya katıldı.
4- Yukarıda bahsedilen noktalar mevcut delillerin
sadece bir kısmıdır ve Beşşar Esad hükümetinin ABD, İsrail, Türkiye ve Ürdün'ün
ortak saldırısıyla düştüğü ve teröristlerin görevinin yalnızca verilen emirleri
yerine getirmek olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmamaktadır. Burada
Suriye hükümetindeki diğer bazı etkili veya hızlandırıcı iç faktörleri de göz ardı edemeyeceğimiz
açıktır. Suriye ordusu sivri unsurlardan hatta düşmanla aynı doğrultuda olan
unsurlardan arınmış değildi. Allah-u Teala Şehit Hemedani’nin makamını yücetsin,
o, daha önceki ayaklanmalarda ordunun hareketsizliğini görünce Beşşar Esad'a
halkı silahlandırmasını tavsiye etmiş ve bu akıllı hamlesiyle hükümetin
düşmesini önlemişti. Bazı hükümetlerin ve dış güçlerin vaatlerine güvenmek ve onların
verdikleri sözleri tutmaması, Beşşar Esad hükümetinin hızla düşmesinde etkili
olan bir diğer faktör olarak değerlendirilebilir. Suriye ekonomik olarak uygun
şartlar içinde değildi. Mesela askeri güçlerin aylık maaşları normal yaşam
giderleriyle orantılı değildi.
5-İmam Hamanei’nin
buyurduğu şu noktalara dikkat edin; İmam Hamanei, haziran ayında (yani son
olaydan 6 ay önce) Beşşar Esad’ı uyarmış ve şöyle demişti: “Batılılar ve bölgede
onların izinden gidenler, Suriye'ye savaş açarak bu ülkenin siyasi sistemini
yıkmayı ve Suriye'yi bölge denklemlerinden çıkarmayı planladılar ama
başaramadılar ve şimdi başka yollarla, hiçbir zaman yerine getirmeyecekleri
vaatlerle Suriye'yi bölgesel denklemlerden çıkarmayı planlıyorlar.’
İmam Hamanei, Ekim 2017’de
ve IŞİD’in yenilgiye uğramasının ardından Yüce Şehit Kasım Süleymani’ye hitaben
yazdığı mesajda şöyle buyurmuştur: ‘Sizleri canı gönülden tebrik ediyorum,
ancak düşmanın hilelerinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyorum. Büyük
sermayelerle bu uğursuz komployu hazırlayanlar rahat durmayacak, bu bölgenin
başka bir yerinde ya da başka bir şekilde bu komployu yeniden başlatmaya
çalışacaklar. Motivasyonu, bilinci ve birliği korumayı, tehlikeli kalıntıları
ortadan kaldırmayı ve basiretli kültürel çalışmalar yapmayı kısacası çok yönlü
hazırlıklar yapmayı unutmamak gerekiyor. Sizi ve Irak, Suriye ve diğer
bölgelerdeki tüm mücahit kardeşlerimi yüce Allah'a emanet ediyor, hepinize
selam ve dua gönderiyorum.’
Şehit Kasım Süleymani ve
onun şehadeti sonrasında General Kani muhataplarına bu uyarılarda bulunmuş,
dikkat edilmesi gereken bu noktaları vurgulamış ama ne yazık ki Beşşar Esad,
şehit Süleymani ve General Kani’nin uyarılarına rağmen bir iki olayda bu
azizlerin uyarılarını göz ardı etmiştir.
6- Bugünlerde Amerika, İsrail, Türkiye, Ürdün ve bazı
kukla Arap hükümetleri, direniş cephesi için etkili bir üs olan Suriye
hükümetinin devrilmesinden dolayı mutlu ve heyecanlı, onların bazı iç ayakları da
bu mutlulukla kendilerini onlara bağlamış durumdalar, oysa Şam'ın düşüşü hikayenin
tamamı değil. Direniş cephesi, başlangıcından bu yana İran İslam Cumhuriyeti bayrağı
altında ve İmam Humeyni ile İmam Hamanei'nin önderliğinde zorlu ve nefes kesici
engelleri başarıyla aştı ve son olay bu engellerden çok daha küçük ve bugün
sadece bölgede değil, uluslararası arenada da güçlü bir kutup haline geldi. Bu
cephenin sütunları hala örnek bir otoriteyle ayakta durmakta ve Amerikan
Enstitüsü Harry Teege’nin raporuna göre sadece Müslüman milletlerin değil,
dünyanın her yerinde gönülleri fethetmekle meşgul. Şam'ın düşüşü her ne kadar
üzücü bir olay olsa da hikâyenin sonu olmadığı ve bu hikâyenin uzun bir başlangıcı
olduğu aşikar. Bu olaya sevinenlere Allah’ın kelamıyla cevap verelim. Allah-u Teala
Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Artık az gülsünler de çok ağlasınlar; bu da
kazandıkları suç yüzünden uğradıkları cezadır.”
7- Müslümanlar açısından büyük bir zaferle sonuçlanan
Bedir Savaşı, Hicret'in ikinci yılında gerçekleşmiştir. İslam Cephesi'nin
yenilgiye uğratıldığı Uhud Savaşı, Hicret'in üçüncü yılında gerçekleşti. Uhud
savaşındaki yenilginin ardından bazı Müslümanlar büyük üzüntü yaşadı ve yüce
Allah onlara şöyle buyurmuştu: “Size bir yara deydiyse o kavim de tıpkı sizin
gibi yaralandı. Bu günler, öyle günler ki onları insanlar arasında nöbetle
döndürür, dururuz. Böylece de Allah, bilgisini, inananlara açıklar, içinizden
şahitler edinir ve Allah zalimleri sevmez.”(Al-i İmran/140). Daha sonra
hicretin sekizinci yılında Müslümanların en büyük zaferi olan ve İslam'ın
yayılmasına yol açan Mekke'nin fethi gerçekleşti.
Hüseyin Şeriatmedari