Sosyal Demokrat Partili Başbakanı Olaf Scholz’ın Ukrayna
Cumhurbaşkanı ve dizi oyuncusu Zelenski’ye ‘Rusya’nın derinliklerini vurmak
istiyorsan sana istediğin kadar uzun menzilli füze veririz’ deyince, Putin “
Füzelerin fırlatıldığı ülkeleri ve bu işi organize eden ABD, İngiltere ve NATO
ittifakını nükleer başlıklı füzelerle vururuz’ dedi.
Türkiye ve dünya medyası yaklaşık iki haftadır bu konuyu
konuşuyor ama hemen hemen hiç kimse olası nükleer savaşın Türkiye’ye etkilerini
konuşmuyor.
Tarihi hatırlayalım ..
II. Dünya Savaşından sonra Japonya'nın teslim anlaşmasının
güvertesinde imzalandığı Missouri zırhlısı 5-9 Nisan 1946 günlerinde İstanbul’u
ziyaret etmiş ve Cami mahyalarında ‘Well Come” ışıklandırmalarıyla
karşılanmıştı. Bayar-Menderes iktidarıyla hız kazanan ve Şubat 1952’de
Türkiye’nin NATO’ya alınmasıyla devam eden ‘ABD Aşkı” farklı aşamalardan
geçerek bugüne kadar devam etti. Ve bu süre içinde Türkiye; NATO ve genel
olarak emperyalist batıyı Sovyetler Birliği’ne karşı savunmada coğrafi, tarihi
ve dinsel ( komünizmle mücadele) olarak ön karakol görevini üstlendi. Sovyetler
Birliği’nin dağılması ve bölgesel ve uluslararası alanda çok hızlı gelişmelerin
yaşanması sonucu Türkiye ile Rusya arasında yeni türden bir ilişki başladı ve
AKP iktidarıyla birlikte farklı bir zeminde gelişti ve öyle devam ediyor.
Bu kısa girişten sonra şimdi Putin’in tehditlerine gelelim.
Bu tehditlerin Türkiye açısından ne anlama geldiğini
anlayabilmek için geçmişte yaşanan iki olayı anımsamamız gerekiyor.
Hikaye 1 :
ABD; 1957’den itibaren Sovyetler Birliği topraklarını
gözetlemek için U-2 casus uçaklarını İncirlik ve Peşaver (Pakistan)
üslerine yerleştirdi. Paris’te düzenlenmesi planlanan Doğu-Batı Zirvesi’nden 15
gün önce, 1 Mayıs 1960’ta İncirlikte’ten kalkan bir Amerikan U-2 casus uçağı,
Sovyetler Birliği üzerinde keşif görevi yaparken düşürüldü. Başlangıçta ABD;
uçağın casus değil meteoroloji uçağı olduğunu iddia etmiş ama uçağın pilotu
Garry Powers sağ olarak Sovyetler tarafından ele geçirilmiş ve tüm operasyonu anlatmıştı.
U-2 Olayı sadece Doğu ve Batı blokları arasında diyalog
çabalarını olumsuz yönde etkilemedi, aynı zamanda Moskova’nın Türkiye ile
ilişkilerinde bir krize yol açtı. Dönemin Sovyet lideri Kruşçev bu tür
“düşmanca eylemleri” tekrar etmemesi için Ankara’yı uyardı ama Türkiye’nin
kendi topraklarında yürütülen bu casusluk faaliyetinden haberi bile yoktu. Bu
krizden yaklaşık üç hafta sonra askerler 27 Mayıs müdahalesini gerçekleştirerek
DP iktidarına son verdi ve Menderes’la birlikte üç bakanını idam etti.
Hikaye 2:
1959’da Castro’nun ABD işbirlikçisi Batista rejimini
devirmesi Washington’nu çılgına çevirdi. Bunun üzerine CİA ABD’ye kaçan Kübalı
mültecilerden bir ordu kurarak Küba’yı işgale yeltendi ama bu müdahale sonuçsuz
kaldı. Bu durumdan yararlanmak isteyen Sovyetler Birliği Castro’ya yardım
etmeye başladı ve olası bir Amerikan müdahalesine karşı güvence verdi. Bu sıcak
ilişkilerin bir sonucu olarak Moskova ticari gemilerle Küba’ya füze, füze
rampaları, nükleer başlık ve bunları monte edip çalıştıracak bin kadar askeri
gönderdi. 14 Ekim 1962'de bir ABD casus uçağı inşaatı devam eden nükleer füze
rampalarını tespit etti. Fotoğraflardan edinilen bilgiye göre füzelerin en çok
bir hafta içinde hazır hale getirileceği ve bu nedenle bazı parçaların
Sovyetler Birliği’den Küba’ya gelmesi bekleniyordu. Bunu önlemek için
dönemin ABD Başkanı Kennedy 22 Ekim’de Küba’nın denizden abluka altına
alınmasına karar verdi. Bu sırada, Atlantik Okyanusu’nda seyreden Sovyet
gemileri Küba’ya yaklaşmaktaydı. Bu gemiler ablukaya uymadıkları takdirde
batırılacaklardı. Kruşçev ilk tepki olarak saldırı değil, savunma silahı
taşıdığını söylediği gemilerin durması için emir vermeyeceğini açıkladı. Bu
durum gerilimi daha da tırmandırdı. Kruşçev, 27 Ekim 1962’de Kennedy’ye
gönderdiği mektupta, ABD’nin 1957’den itibaren gizlice Türkiye’de yerleştirdiği
Jüpiter füzelerini sökmesi halinde kendilerinin de Küba’daki füzeleri
sökeceklerini söyledi. Ertesi gün de devam eden mektuplaşmalarla verilen
sözler tutuldu, kriz son buldu ve Moskova’nın Ankara ile olan ikinci
gerginlik dosyası kapandı ama ABD’nin İncirlik’de gizlice depoladığı 50 kadar
atom bombası olduğu yerde kaldı.
Gelelim bugüne ..
Bu bombalar, her türlü uçak ve belki de füzeler İncirlik’de
duruyor. İncirlik ve Kürecik’in dışında ABD ve NATO’nun Türkiye’de en az
20 üs, dinleme istasyonu ve komuta merkezinin bulunduğu söyleniyor.
Peki diyelim ki Rusya’nın NATO ile olan kavgası tırmandı,
genişledi ve Ukrayna; ABD ve diğer ülkelerden aldığı füzelerle Rusya’yı vurmayı
sürdürdü. Gelen füzeleri S-400 ile düşürdüğünü açıklayan Rusya, Putin’in
tehditleri doğrultusunda karşılık vermeye ve savaşın tarafı olan ülkeleri hedef
almaya başlarsa Türkiye ne yapacak?
Sonuçta Türkiye bir NATO ülkesi ve ABD İncirlik üssünü ve bu
üste bulunan atom bombalarını kullanmak isteyecektir.
Rusya da bu üssü hedef aldığında belki de Türkiye Rusya’dan
aldığı S-400’lerle Rus füzelerini düşürmeye çalışacaktır.
İyi de 50 atom bombası ne olacak?
tele1