Muharrem ve
Sefer ayı İmam Hüseyin’I (as) tanıma ayıdır. SAKALEYN
hadisi bizlere bu emri vermektedir.
Sakaleyn hadisinde belirtilen iki değerli
emanetten biri Ehlibeyttir.
Ehlibeyt (as) Kur’an ve sünnetten sonra dinin
kaynağıdır. Dini maarifi Peygamberden sonra öğreneceğimiz merci Ehlibeyttir (as
).
Masumlar canlı, konuşan, yaşayan ilahi
hüccetler oldukları için Kur’an gibi tanınmaları gerekir. Çünkü Kur’an ilahi
mesajın yazılı halidir ve Ehlibeyt (as) bu İlahi mesajın nasıl pratize
edileceğini hayatlarıyla gösteren ilahi hüccetlerdir.
İlahi mesajın hem mektup/yazılı hali, hem de
pratize ediliş şekli insanlara ulaștığı için amel etmek için hüccet tamam
olmuştur.
Bundan dolayı ilahi mesajın yazılı/mektup
halini öğrenmek için Kur’an‘ı tanımak farz olduğu gibi ilahi mesajın pratize
edilmesini öğrenmek için de masum imamları tanımakta zaruridir.
Ehlibeyti yeniden tefsir etmek, yeniden
tanımak gerekmektedir
Kur’an evrensel bir kitap olduğu için her
zaman ve coğrafyada geçerlidir. Hiçbir toplum ve millet ondan mustağnı değildir. Her insan ona
muhtaçtır. Hiçbir toplum, millet ve insan benim Kur’an‘a ihtiyacım yoktur
diyemez. Bundan dolayı müfessirler Kur’an'ı her zamanda o zamanın insanların
ihtiyaçlarına göre yeni tefsirini yaparlar. Yani her asırda yeni bir tefsir
yapılmaktadır. Zamanın ilerlemesi, insanların tekamüle ulaşması; ilmi, akli,
felsefi gelişmeler doğrultusunda daha geniş tefsir ve yorumlar yapılmaktadır ki
insanların hayatlarına yön verebilsin.
Ehlibeyt
(as) de Kur‘an gibi belli bir zamana ve mekana munhasır değildir evrenseldir
dolayısıyla her zamanın insanlarının seviyelerine göre tefsir edilmelidir. Yeni
tefsirler, yeni anlizler, yeni yorumlar sunulmalıdır. Aksi takdirde Ehlibeyt'in
(as) tefsiri, Kur‘an'ın tefsirinden ayrılmış olacaktır.
SAKALEYN
hadisi bu gerçeği bize anlatıyor; madem kıyamete kadar beraberler olacaklar
öyleyse aynı özelliklere sahip olmaları gerekir.
Bazıları
Kur’an'ı alıp Ehlibeyti (as) terk ederek Ehlibeyt’e (as) zülm etmişlerdir,
bazıları Ehlibeyti (as) alıp Kur’an'ı terk ederek Kur’an'a zülm etmişlerdir,
bazıları da Kur’an ve Ehlibeyti (as) dengesiz, orantısız tefsir ederek birlikteliğine
zarar vermiş ve gerekli faydayı sağlayamamışlardır.
İmam
Hüseyin (as), Kerbela, Aşura, Muharrem/Sefer de her asırda olduğu gibi
asrımızda yeni tefsir ve yorumu yapılmalıdır.
Her yıl
İmam Hüseyin (as) ve Kerbela'daki Aşura kıyamı bir önceki yıla göre daha kamil
beyan edilmelidir. Her yıl yeni tefsir ve yorumlar beyan edemeyen toplumlar
ilerleyemez, tekamüle ulaşamaz.
Her yıl
aynı şeyleri tekrarlamak İmam Hüseyini (as) tanımak veya anlamak için yeterli
değildir, sadece yad etmektir.
Yeni tefsir
ve yorum demek eskilerin yanlış olduğu manasına gelmez. Yeni tefsirden maksat
şudur; dünya hızlı bir şekilde değişiyor; insanın hayatını etkileyen, yönveren
ve değiştiren ilim, bilim ve kültür beşeri ideolojilerin kontrolünde bütün
toplumları etkiliyor ve küreselleşiyor.
Bunan
dolayı İmam Hüseyin (as) Kerbela ve Aşurası insanların hayatını etkilemesi,
yönvermesi ve Hayatı Tayyibeyi sunması için zamana göre tefsir edilmesi
gerekir. İmam Hüseyin (as) kıyamı hem kültürleşmeli hem de kürselleşmelidir.
Netice olarak
şu noktayı belirtmek istiyoruz ki, müvahhidlerin hayat kitabı olan Kur’an nasıl
zamana göre hep yeni tefsir edilmesi gerekiyorsa, Konuşan, canlı yaşayan Kur'an
olan Ehlibeyt (as) de aynı şekilde yeni tefsir edilmesi gerekmektedir.
Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh
Rasthaber /Berlin