Filistin-İsrail, Lübnan, Suriye ve
Latin Amerika’da önemli bir nüfustur. 23 Kasım 2013’te yayımladığımız “Dürziler
(Terziler)” yazımızdan haklarında detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
HTŞ Şam’a oturtulduğunda, önce idaresini
pekiştirmek, kendisi dışında tüm silahlı yapıların silah bırakmasını sağlamak,
terörist olarak kabul gören varlığı üzerindeki bu ağır yükten kurtulmak,
meşruiyet kazanmak için herkese gül dağıtmak; başta Türkiye, ABD,
İsrail, Avrupa devletleri ve zengin Arap körfez ülkelerini memnun etmek; bir
tarata Suriye’den temizlendiği ve vesayetinin sona erdiğini iddia ettikleri
İran’a her seferinde uyarılar ve tehditler savurmak ancak Rusya’ya karşı
temkinli davranmak için yoğun bir çaba sarf etmektedir.
KORKU VE TARTIŞMA YARATAN EYLEMLER
Esad sonrasında intikam duygusuyla ve hatta Muaviye ve
Yezid’in inşa ettiği Emevi Sünnetini yaşatmaya ve onu yıkanlardan intikam
almaya geldiklerini iddia edenler Alevi, Dürzi, Mesihi, İsmail’i Süryani ve
laik muhalif Sünnilere yönelik başlayan yağma; Esad’ın askerleri, eski rejimin
kalıntıları, kaçakları diyerek yargısız infazlar icra etme; keyfi tutuklamalar
yapma, evleri ateşe verme, mülklerine el koyma, iskan ettikleri yerlerden
kovma, göçe zorlama, tapu ve nüfus müdürlüklerin yakılması; kilise ve Alevi
türbe, makam ve kabirlerin kundaklanması ciddi bir kaygı ve korku yarattı.
Yabancı savaşçılara vatandaşlık verilmesi, askeri rütbeler
dağıtılması, onlara devlette makamlar tahsis edilmesi, bakanların atanması
meşruiyetini tartışmaya açtı.
Eğitim müfredatlarına, eski rejimin kitapları diyerek,
içinde vatan, millet sevgisi olan paragrafların çıkarılması; medeniyet tarihi,
Tedmor Kraliçesi Zennubya, Roma İmparatoru Philip The Arap, Hamurabi, Hanibal,
Sargon ve benzeri tarihi şahsiyetlerin putperest diyerek üstünün çizilmesi;
Suriye Milli Mücadelesi ve bağımsız Suriye devletinin kuruluşunda yer alan
önderlerin hayatlarının silinmesi; dinler ve mezhepler arası ilişkileri teşvik
eden, birlikte yaşamayı anlatan hikayelerin kaldırılması bunların yerine bolca
Sünnet, fıkıh tabirlerin kullanılması; sanki Arap tarihi İslam öncesinde yokmuş
gibi müfredatları sokmaları, kadın konusunda, göstermelik Merkez Bankasına
yapılan veya Kadın İşlerinden Sorumlu makama kadın getirme dışında, HTŞ ve
bileşenlerinin kadının toplumdaki yeri, görevleri, sorumlulukları ve hakları
konusunda yobaz bir zihniyete sahip olmaları toplumda ciddi bir infial yarattı.
ATEŞİ İLK YAKANLAR
En nihayet HTŞli Eğitim Bakanının ders kitaplarına Yahudiler
ve Nasaralılarından (Hristiyanlardan) küfre batmış dinler olarak bahsetmesi
öfke bardağı taşıran damla oldu. Bunlar olurken kimseye danışmadan, “Esad’ı biz
devirdik, “devrimi biz yaptık, devlet bizim hakkımız” tekelci hegemonya
mantığıyla Suriye vilayetlerine vali, emniyet müdürleri, istihbarat şefleri,
asker tayin etmeleri isyana neden oldu.
Bunun ateşini ilk yakanlar Sveyda Vilayeti nüfusunun ezici
çoğunluğunu oluşturan Dürziler oldu. HTŞ Şam’ı ele geçirmeden önce Suriye
Dürzileri üç ana gruba bölünmüştü.
En küçük grup ayrılıkçı, ABD ve İsrail ile iltisaklı, İsrail
mandası ya da federal bir Suriye’de otonom bir Dürzi vilayeti istemektedir.
İkinci küçük grup Suriye üniter devlet yapısını ve siyasi birliğini sağlamazsa
özerk bir Dürzi idaresi istemekte ancak yabancı bir devletin mandası veya
tebaası olmayı zaruri görmemektedir.
Üçüncü ve en büyük grup Suriye milli kurtuluş savaşı
liderlerinden Dürzi Sultan Paşa Atraş misali bağımsız, egemen, laik, tek millet
tek devlet prensibinde eşit vatandaşlık temelinde bir ülke arzulamaktadır.
HTŞ’Yİ BÖLGEYE SOKMAMA İLANI
Kadını horlayan zihniyeti protesto ederek Sveyda vilayetine
bir Dürzi kadını vali atadılar. Anayasa yazılımı için 3 yıl istemeleri, genel
seçimler için en erken 10 seneye ihtiyaç var demeleri, HTŞ’nin Türkiye'nin
manda idaresi gibi hareket etmesi, Ak Partiyle deniz münhasır anlaşmaları
yapılacağı açıklamaları, Ak Parti hükümetinin Suriye’nin eğitim, ekonomi,
siyaset, istihbarat ve askeri yapısını HTŞ ile birlikte yapacağız açıklamaları,
Ak Parti ve medyasında Suriye’den sürekli bir Osmanlı vilayeti olarak bahsetmesi…
HTŞ ve Ahmet Şara Colani’nin İdlib’de kendinden olmayanlara
kendisine onay vermeyenlere karşı gösterdiği zulüm, infazlar, işkence, baskı,
İdlib’de Dürzi, Alevi ve Hristiyan mülklerin talanı, başta Dürzilerde, Antakya
Patrikhanesinde ve hatta Yahudilerde isyana neden oldu.
Bu hadiseleri öne süren Dürziler silah bırakmayacaklarını,
HTŞ’nin saldırması halinde aynı şekilde cevap vereceklerini, HTŞ vaatlerini
yerine getirinceye ve halk tarafından seçilmiş meşru yönetim oluncaya kadar
HTŞ’yi bölgelerine sokmayacaklarını ilan ettiler.
İSRAİL’DEN MÜDAHALE İSTEYEBİLİRLER
HTŞ önünde zor bir karar var: Askeri bir müdahale Dürzileri
uluslararası askeri müdahaleyi talep etmelerine götürebilir. İsrail’e
yakınlaşma hızlanır. Esad’a karşı protesto eylemlerine katılmış, “devrimin” bir
parçası olmuş Dürzilerin eli kanlı bir terör rejimi tarafından saldırıya maruz
kalıyor gerekçesiyle İsrail’den müdahale isteyebilir.
Dürziler Suriye’den ayrı düşmeyi, İsrail’e bağlanmayı en son
seçim olarak masada tutacaklardır. Zira İsrail tarafından işgal edilmiş Golan
bölgesindeki Dürzilerin İsrail’in sunduğu tüm imtiyazlar, haklar ve ballı
maaşları kabul etmediklerini, İsrail işgaline karşı çok şehit verdiklerini
biliyoruz.
Ancak bugün koşullar çok farklı olmasa da Dürzilerin önemli
bir kesimi kendi bölgelerinde özerk bir idare kuramazsa HTŞ yerine İsrail’i
tercih edecektir. Bu ihtimaller HTŞ’nin geri adım atmasına vesile oldu. Ancak
bu geri adım başka bölgeleri HTŞ’ye karşı cesaretlendirecek ve Dürzileri emsal
alacaktır.100 sene önce de Suriye’nin Milli Kurtuluş Mücadelesinin ateşi böyle
yakılmıştı.
Not: Bir sonraki yazımızda “Suriye’nin kaderini
ellinde tutanlar: Aleviler ve Türkmenler” konusunu işleyeceğiz
aydınlık