Şehit Nasrallah ve Bölgedeki Güç Denklemlerinin Yeniden Çizilmesi

GİRİŞ: 20.02.2025 20:05      GÜNCELLEME: 20.02.2025 20:05
Rasthaber -  Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, Hizbullah Genel Sekreteri olarak görev yaptığı 30 yıl boyunca, bölgesel ve uluslararası gelişmelere uyum sağlayabilen esnek örgütsel yapılar oluşturmak için çalışmış ve şehit edilişinden sonra bile direniş yolunun devam etmesini sağlamıştır.

Direniş lideri Şehit Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin’in cenaze töreni öncesi, Siyonist rejime karşı mücadelede büyük devrim yaratan direniş şehitleri hakkında daha fazla bilgi edinmek yerinde olacaktır.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, Lübnan'ın içeriden ve dışarıdan düşmanlar tarafından kuşatıldığı en zor dönemde, Lübnan halkının protesto hareketini büyük bir direniş örgütüne dönüştürmeyi başaran ve kamuoyunu bilinçlendirme ve psikolojik savaşta yeteneklerini en iyi şekilde kullanan bir liderdi. Öyle ki bölgedeki gelişmeleri ve direniş ekseninin mahiyetini pek iyi bilmeyenler bile, direnişin şehit liderine olan büyük ilgiyi inkar edemezler.

Şehit Nasrallah siyaset sahnesine çıktığı günden bu yana sadece silahlı bir hareketin lideri değil, aynı zamanda caydırıcılık denklemlerinde gerçek bir mühendis ve düşmanın zaaflarını kullanmada usta bir isimdi; hatta Siyonistler bile bu konuyu defalarca dile getirdiler.

Şehit Nasrallah siyaset sahnesine çıktığı günden bu yana sadece silahlı bir hareketin lideri değil, aynı zamanda düşmanın zaaflarını bilen güçlü bir isimdi; Siyonistler bile bu konuyu defalarca dile getirdiler.

Peki Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, "İsrail örümcek ağından daha güçsüz" kavramını gerçek anlamda ve sahada nasıl ortaya koyabildi ve Siyonist rejimin sözde yenilmez ordusunun imajını hangi yöntemlerle yerle bir edip işgalcilere varoluşsal bir tehdit oluşturabildi?

Bu yazıda, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın ideolojik söylemini, askeri stratejilerini, direniş cephesi anlayışını ve Siyonist rejimle mücadelede oynadığı yapıcı rolünü incelemeye çalışacağız.

Küresel Direniş Modeli ve Filistin Sorununun Küreselleşmesi

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah sadece siyasi bir lider ve askeri bir komutan değildi; Aksine o, coğrafi ve mezhepsel sınırların ötesinde direniş ideolojisini yayabilen stratejik bir düşünürdü. Şehit Nasrallah, Siyonistlerle yaşanan çatışmanın sadece dinsel veya etnik bir çatışma olmadığının gayet iyi farkındaydı; Bu, zulme ve işgale karşı bir mücadeledir. Direnişin şehit lideri aynı zamanda Filistin meselesini Arap ulusal sorunundan küresel bir insani soruna dönüştürdü.

Şehit Nasrallah, ideolojik açıdan farklı olan Filistinli grupları ve siyasi grupları birleşik bir direniş cephesi oluşturmaya yöneltti.

Şehit Nasrallah'ın Filistin'deki direniş gruplarını birleştirme çabaları sadece sözlü talimatlarla sınırlı kalmadı; Bilakis, Gazze ve Batı Şeria'daki direnişe doğrudan koordinasyon ve destek yoluyla uygulanan pratik bir strateji çerçevesindeydi.

Bunun en bariz örneği, 1993 yılında Siyonist İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında imzalanan Oslo Anlaşması'nın ardından Şehit Nasrallah'ın Filistin direnişine verdiği destektir. Zira düşman, Filistin Özek Teşkilatı ile işbirliği yaparak Filistin'deki direnişin ideolojisini ve eylemlerini tamamen yok etmeyi amaçlıyordu.

O dönemde işgalden kurtuluşun tek yolunun direniş olduğunu savunan Şehit Nasrallah, Filistin'deki ideolojik boşluğu doldurmayı başarmıştı. Şehit Nasrallah direniş gruplarının birliğinin gücüne inanıyordu.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın Arap ve Müslümanlara hitaben yaptığı konuşmalarının mesajlarını analiz ettiğimizde, stratejik konuları ustaca aktardığını görüyoruz.

Şehit Hasan Nasrallah konuşmalarında, Siyonist rejimle yaşanan çatışmanın zalim ve mazlum perspektifinden mahiyetini vurgulayarak, Filistin davasına insani bir boyut kazandırmış, dinî ve siyasi sınırları aşarak Filistin'in bir Arap ve İslam meselesi olmaktan çıkıp küresel bir mesele haline gelmesini sağlamıştır.

Filistin Direnişini Destekleme Taktikleri

Filistin'deki direniş süreci, 1987'deki ilk Filistin ayaklanması olan İntifada'dan bu yana niteliksel olarak pek çok değişikliğe tanık oldu, ancak stratejisinde köklü bir değişim, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın desteğiyle gerçekleşti. Şehit Nasrallah, Filistin direniş güçlerine yardım ve askeri teçhizat sağlamakla ya da askeri eğitim vermekle yetinmedi; Aksine, Lübnan'ın işgale karşı direniş ve Siyonistleri yenilgiye uğratma deneyimini Filistin'le paylaştı ve Filistinlilerin düşmana karşı mücadeledeki moralini güçlendirdi.

1990'lı yıllarda Filistin direnişi taşla başlattığı İntifada'dan Siyonist işgalcilere karşı feda operasyonları yürütmeye doğru evrildi. İşte şehit Seyyid Hasan Nasrallah, Filistin direnişi düzeyindeki bu gelişmeleri yalnızca askeri olarak değil, aynı zamanda işgale karşı koymanın meşru ve tek yolu olarak silahlı direnişi meşrulaştıran ideolojik bir çerçeve üzerinden de desteklemiştir.

Bu ideolojik çerçeve, Şehit Nasrallah'ın işgale karşı etkili mücadele sürecine ilişkin derin anlayışını yansıtmış ve etkisini 7 Ekim 2023'te icra edilen Aksa Tufanı Harekatı'nda göstermiştir. Siyonist rejim Filistinli gruplar arasında bir ayrışma yaratmayı başardığını düşünmesine rağmen, Filistinli gruplar arasında benzeri görülmemiş bir koordinasyon sağlandı. Siyonist rejimin Batı ve Amerikan yapımı teknolojilere sahip olmasına rağmen, Aksa Tufanı, Siyonist düşman için en büyük istihbarat ve güvenlik skandalı olarak kayıtlara geçti.

Temmuz 2006 Lübnan Savaşı’nda, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah liderliğindeki Hizbullah, düşmanın özgüvenini zayıflatmak amacıyla savunma aşamasından saldırı aşamasına geçip işgalcilere büyük bir yenilgi yaşatmayı başardı. Bu olay, Filistin direnişi tarafından 7 Ekim 2023'te tekrarlandı.

Siyonistlerin de itiraf ettiği gibi, Şehit Nasrallah psikolojik ve medya savaşının usta bir ismiydi ve savaşı düşman sahasına kaydırmayı çok iyi biliyordu. Zira Siyonist rejim, Filistin'in işgalinden bu yana sürekli askeri saldırıya alışmış ve etkili bir savunma taktiğine sahip değildir.

Kriz yönetimi ve Bölgesel İttifaklar Oluşturma

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ın en belirgin stratejik özelliklerinden biri, direnişin ideolojik ilkelerini tehlikeye atmadan karmaşık krizleri yönetebilme ve bölgesel ve uluslararası ittifaklar kurabilme yeteneğiydi. Örneğin, bölgesel ve uluslararası gelişmelerin yoğun yaşandığı bir ortamda Şehit Hasan Nasrallah, İran'ın Hizbullah'a verdiği destek ile hareketin Filistin davasına yönelik bağımsız politikası arasında hassas bir denge kurmayı başarmıştır.

Hizbullah’ın şehit lideri, bölgesel ittifakların sadece ideolojik temeller üzerine kurulmadığını biliyordu; Böylece İran, Suriye ve Hamas ile İslami Cihad gibi Filistin direniş gruplarını da içine alan karmaşık bir ittifak ağı yarattı. Bu bölgesel koalisyon sadece askeri bir ittifak değil, aynı zamanda bölgedeki Siyonist-Amerikan hegemonyasına karşı mücadelede ortak bir vizyona sahip stratejik bir ittifaktı.

Direniş Grupları Arasında koordinasyon Sağlama

Şehit Nasrallah'ın büyük çabalarla elde ettiği direniş cephelerinin birliğinin pratikteki yansıması, 2023'teki Aksa Tufanı Harekatı'nda açıkça görüldü; Filistin direnişinin bu operasyonu duyurmasının hemen ardından Şehit Hasan Nasrallah, Lübnan İslam Direnişi'nin Gazze'ye desteğini vurgulayarak, Siyonist rejim ordusunun Gazze cephesine tam olarak yoğunlaşmasına izin vermemiş, böylece Gazze direnişinin üzerinden büyük bir yük kalkmıştır.

Hizbullah'ın Aksa Tufanı Harekatı'na katılmasının ardından, Yemen'den Irak'a kadar diğer direniş grupları Filistinlilerin yardımına koştu. Bu, sadece askeri bir eylem değildi; Aksine, farklı direniş cepheleri arasındaki koordinasyonun gücünün ve yeni çatışma taktiklerinin gösterildiği yeni bir direniş aşamasının duyurusuydu.

Aksa Tufanı, direnişin artık sadece İsrail saldırganlığına karşı bir tepki olmadığını gösterirken direniş gruplarının Siyonistlere karşı saldırıya geçme ve yeni caydırıcılık denklemleri dayatma yeteneğini de ortaya çıkardı.

Şehit Nasrallah'ın Etkileyici Konuşmaları

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, konuşmalarını sıra dışı olaylara dönüştüren eşsiz bir karizmaya sahipti ve Arap ile İslam dünyasındaki milyonlarca insan, hatta Siyonist toplum bile onun konuşmalarını bekliyordu.

Onun konuşmasında dürüstlük vardı; Örneğin, İsrail ordusunun 2006 yılında Beyrut'un güneyindeki bir binayı hedef alması üzerine Şehit Nasrallah, binanın Hizbullah'ın askeri haberleşme merkezi olarak kullanıldığını söylemişti. Bu itiraf, Şehit Nasrallah'ın dünya kamuoyundaki itibarını artırdı ve Siyonistlere, Şehit Nasrallah'ın psikolojik savaş biçiminde de olsa söylediği her şeyin doğru olduğunu gösterdi.

Ayrıca Şehit Nasrallah, öyküsel bir üsluba konuşuyordu ve tutumlarını açıklamak ve stratejilerini meşrulaştırmak için tarihsel örnekler veya gerçek olaylardan yararlanıyordu. Bu yaklaşım izleyiciler üzerinde büyük bir duygusal etki yaratıyordu.

Psikolojik Savaşı Yönetme Yeteneği

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın 2000 yılında Güney Lübnan'ın kurtuluşundan sonra söylediği meşhur "İsrail, örümcek ağından daha güçsüz" sözü, sadece lâfta değil, İsrail'in psikolojisini yıkmayı hedefleyen bir stratejinin parçasıydı.

Siyonist rejim daha önce korku yaratmak ve direniş ideolojisini etkisizleştirmek için İsrail ordusunun yenilmez askeri güç iddiasına güvenmişti. Ancak Şehit Nasrallah, Siyonist rejimin bu iddiasının psikolojik bir algıya dayandığını çok iyi biliyordu.

Temmuz 2006 Savaşı sırasında İsrail'in örümcek ağından daha güçsüz olduğu kavramı pratikte ortaya çıktı; Lübnan direnişi, ABD ve Batı ülkelerinin tam desteğiyle bölgenin en güçlü askeri varlığına karşı bir aydan fazla direndi. Şehit Nasrallah bu savaş boyunca her zaman düşündürücü konuşmalar yapıyor, işgal altındaki Filistin'in derinliklerine yönelik başarılı operasyonlar düzenleyeceğini duyuruyordu. Ayrıca Şehit Nasrallah'ın bütün konuşmalarında yüz ve ses tonunda görülen sakinlik, İsrail kamuoyunun moralini bozmuş ve bu rejimin yöneticilerinin hesaplamalarını altüst etmiştir.

"İsrail, örümcek ağından daha güçsüz" sözü Siyonist çevrelerde hala analiz ediliyor ve bu durum rejimin toplumunda İsrail'in varlığını sürdürebilme kabiliyeti konusunda birçok şüpheye yol açarken, Siyonist yerleşimcilerle rejimin siyasi ve askeri liderleri arasındaki güveni de sarsmıştır.

Medya Gücüyle Düşmanın Psikolojik Savaşını Etkisiz Hale Getirme

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, medyanın sadece haber aktarma aracı olmadığını, aynı zamanda kamuoyunun yönlendirilebileceği stratejik bir silah olduğunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle Şehit Nasrallah, Batı ve İsrail'in medyasına meydan okumak ve onların söylemlerinin yanlış olduğunu kanıtlamak için medyayı akıllı ve bir şekilde kullandı.

Şehit Nasrullah konuşmalarında direnişin moralini yükseltmeyi ve zafere olan inançlarını güçlendirmeyi amaçlıyordu, o aynı zamanda düşmanın moralini zayıflatmayı ve İsrail'in yerleşimcileri koruma kabiliyeti konusunda şüphe yaratmayı hedefliyordu.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın söylemlerinde dikkat çeken ve önemli girişimlerinden biri de Batı ve Amerika'nın insan hakları konusunda uyguladığı çifte standartları ortaya koymayı başarmış olmasıdır. Şehit Nasrallah, İsrail'i mağdur olarak gösteren ve rejimin Filistin ve Lübnan halkına yönelik saldırganlığını meşrulaştıran Siyonist-Batı medyasının iddialarını çökertti.

Şehit Nasrallah'ın Mirası ve Direnişin Geleceği

Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadetinin ardından Filistin direnişi ve Hizbullah temel zorluklarla karşı karşıya kaldı. Ama onun geride bıraktığı miras stratejik düşünce ve yenilikçi taktiklerdir ve direnişin liderlerinden veya komutanlarından biri veya birkaçının yokluğu Hareketi etkileyemez.

Şehit Nasrallah, Hizbullah Genel Sekreteri olarak görev yaptığı 30 yıl boyunca, bölgesel ve uluslararası gelişmelere uyum sağlayabilen esnek örgütsel yapılar oluşturmak için çalışmış ve şehit edilişinden sonra bile direniş yolunun devam etmesini sağlamıştır.

Şehit Nasrallah'ın yolunu izlemek isteyen yeni liderlerin, bu yolun devamlılığını sağlamak için ciddi bir kararlılığa ihtiyaçları vardır ve bu konuda atılacak ilk adım, Lübnan ve Filistin'in ulusal birliğini güçlendirmek, siyasi karar alma bağımsızlığını koruyarak bölgesel ve uluslararası ittifakları genişletmektir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, Şehit Nasrallah direnişin bir kişiyle sınırlı olmadığını ispatladı; Direniş aslında zamana ve mekana uyum sağlayan, yeni nesilleri özgürlüğe ve adalete doğru yöneltecek bir düşüncedir.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM