2024’ün Kazananı Netanyahu mu?

GİRİŞ: 01.01.2025 16:01      GÜNCELLEME: 01.01.2025 16:01
Rasthaber -  Mevcut tabloya bakarak 2024’ün en çok kazananlar listesinin başında Netanyahu’yu sayabiliriz. 7 Ekim 2023 itibarıyla Netanyahu İsrail toplumunda en düşük profilli siyasetçiydi. İktidarı sallantıdaydı. Eşiyle birlikte yolsuzluk, rüşvet ve nüfuzunu kötüye kullanma suçlamalarıyla haklarında iddianame hazırlanmıştı. Yargılama sonucunda suçlu bulunacaklarına ve hüküm giyeceklerine kesin gözüyle bakılıyordu. Kendisi ve rejimine karşı ciddi bir muhalefet vardı.

Başta Haaretz olmak üzere İsrail medyası kendisini, diktatör, ırkçı, savaş suçlusu olarak tanımlıyordu. Netanyahu ve rejiminin ana kolonlarını oluşturan aşırı dinci gruplar, Siyonist zümre, başta Avrupa, Amerika ve Rusya’dan gelen işgalci yerleşimciler, askeri çözüm dışındaki alternatiflere kapalı olan ordu, polis, istihbarat mensupları ve rejiminden istifade eden tekelci kapitalist holdingler, Netanyahu’yu kurtarmak için arayışlar içindeydi. Kurtaramadıkları takdirde onu daha az suçlu birisiyle değiştirmeye de meyilliydi.

KORUNAKLI BÖLGEDE OPERASYON

7 Ekim 2023’te bir cumartesi günü Gazze’ye sıfır noktada yer alan bölgede uluslararası bir müzik konseri tertiplenmişti. Konserde İsrailli vatandaşlar, 30 farklı ülkeden gelen çift pasaportlu Yahudiler, bunlardan 46’sı İsrail-ABD vatandaşı, İsrail’de çalışan yabancılar vardı. HAMAS askeri komutanlığı bir emrivaki ile o gün karadan ve havadan saldırılarla bin 200'den fazla çoğu sivil olmak üzere insanı öldürdü. 240 İsrailli ve yabancı uyruklu HAMAS tarafından alıkonuldu ve Gazze’ye götürüldü.

Bu saldırı en güvenli, en korunaklı yüksek duvarlar, bu duvarların arasında kesintisiz mekik dokuyan askeri araçlar, gözetleme kuleleri, termal kameralar, casus dronlar, SİHA’lar, 24 saat karadan, havadan ve denizden takip edilen bir bölgede gerçekleşti.

AKILDA HALA ÇOK SORU VAR

Gazze’den gelen bu saldırının nasıl bu kadar kolay ve hızlı yapılabildiği, neden önlenemediği, Netanyahu’nun bundan haberdar olup olmadığı, İsrail istihbaratının zafiyeti mi yoksa bir planın parçası olarak mı yol verildiği sorgulanıyor.

Mısır istihbaratının Gazze’den İsrail’e geniş çaplı bir saldırı hazırlığının olduğunu Netanyahu ile paylaşmasına neden kayıtsız kalındı? ABD’ye yapılan 11 Eylül 2001 saldırısı ile 7 Ekim 2023 saldırısı arasında bir benzerlik var mı? Netanyahu 7 Ekim saldırısını neden 11 Eylül 2001 saldırısına benzetti?

Bush’un 11 Eylül’ü kullanarak ABD tekelci holdinglerinin askeri Büyük Orta Doğu Projesi gibi bu saldırılar da büyük bir planın parçası olarak ABD ve İsrail istihbaratı tarafından mı tertiplendi? Bu saldırının yapılmasında HAMAS’ın içindeki İsrail ajanları kullanıldı mı? HAMAS’ın bu hazırlığı örgütün üzerinde nüfuz sahibi olan Katar istihbaratı tarafından İsrail’e pas edildi mi?

Tüm bu sorulara delilleriyle cevap vermek olanaksız. Ama ve lakin, HAMAS’ın bu çapta bir askeri kalkışmayı ve bunun doğuracağı sonuçları hesaplamaması düşünülebilir mi? Ancak en can alıcı soru şudur; HAMAS bu saldırıyı aynı Direniş Ekseni’nde olan diğer bileşenlerle, Lübnan Hizbullah’ı, Suriye Devleti, İran ve Yemen ile neden paylaşmadı?

Siyasi Büro Şefi Heniyye neden bilgilendirilmedi? Askeri saldırının siyasi önderlik haberdar edilmeden yapılması ve onay alınmaması hangi akla ve hedeflere hizmettir? Adı üstünde bir ‘Direniş Kuvveti’ olan HAMAS ve Filistinli örgütlerin savunmadan saldırıya geçmesi ve İsrail’e savaş ilan etmesi için bu eksende yer alan kuvvetlerin üstesinden gelebileceği imkan, kabiliyet, hazırlık yeterli miydi?

TEK CEPHE İMKANI VAR MIYDI?

İsrail’e yardıma gelecek olan ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve müttefiklerine karşı Rusya, Çin, Latin Amerika, Asya, Afrika ve bölge devletlerinin askeri olarak yekpare bir cephe oluşturacak irade ve imkanı var mıydı?

Düşman cephesine karşı savaşacak kabiliyeti, iradesi ve hazırlığı var mıydı? Bunlar düşünüldü mü, dikkate alındı mı? İsrail’in katliamları, yıkımı, hadsiz ve pervasız saldırılarının yaratacağı tahribat ve acılar, dost ve müttefik kuvvetlerini İsrail’e karşı harekete geçmeye, savaş dahil karar almaya yeterli olacak mıydı? Tüm bunlar değerlendirilmeden hesap edilmeden HAMAS neden 7 Ekim’de ‘Aksa Tufanı'na kalkıştı?

Netanyahu rejiminin oyununa mı geldiler? İhanet mi vardı? Bu soruların belki net bir cevabı olamayacak ama HAMAS’ın bu kararının kendisi, Filistin, Lübnan, Suriye ve belki de İran, Irak ve Yemen için bir faciaya dönüşmüş olduğu muhakkaktır.

FİLİSTİN DÜNYANIN GÜNDEMİ OLDU

Halbuki henüz 27 Kasım 2023’ten önce Netanyahu saldırının intikamını almak ve HAMAS ve Filistin direniş örgütlerini etkisiz hale getirmek üzere özelde Gazze’ye genelde Filistin’e karşı başlattığı kapsamlı saldırı ve sebep olduğu yıkım, katliamlar ve işgaller dünya genelinde çok ciddi tepkilere yol açmıştı. Filistin meselesi alemin gündemine girmişti.

Dünyanın her yerinde yüz binlerin katıldığı, birçok Yahudi şahsiyet ve Yahudi örgütlerin de yer aldığı, Filistin ile dayanışma ve Netanyahu’nun soykırımını kınama mitingleri yapılmıştı. Tarihte ilk kez Netanyahu rejimi Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılandı ve suçlu bulunmuştu.

Hakkında tutuklama kararı çıkarılmış aranan bir cani olmuştu. ABD toplumu ve medyası bile Netanyahu ve İsrail’i sorgulamaya başlamıştı. ABD Kongresi dışındaki birçok devlet kendisini persona non grata (istenmeyen kişi) ilan etmişti. İsrail’de toplum karpuz gibi ikiye bölünmüştü.

SAVAŞ İLANI

HAMAS ve Filistin direnişinin almış olduğu tek taraflı saldırı kararına eleştirisi olmasına rağmen, isteyerek veya istemeden bu savaşa bilfiil dahil olan geleneksel müttefikleri Lübnan Hizbullah’ı, Yemen Ensarullah hareketi, Irak Haşdi Şabi kuvvetleri, Suriye Devleti ve İran, İsrail’e karşı savaş ilan etmişti.

Netanyahu rejimi son demlerini yaşıyordu derken Eylül 2024’ten itibaren gelişmeler tam tersi bir hal almaya başladı. Lübnan Hizbullah’ının yıllar içinde inşa ettiği askeri ve siyasi, medya ve ekonomik kadroları ağır bir darbe aldı. İran, Filistin, Lübnan ve Suriye de ağır bir yara aldı. Irak’taki nüfuzu tartışmaya açıldı.

Yemen’deki etkisi, İsrail, ABD, İngiltere saldırısı altında. Suudi Arabistan’ın İsrail’e tehdit oluşturmaya devam eden Yemen Ensarullah hareketine karşı en son sağlayacağı yeni 500 milyon dolarlık destekle İran destekli Ensarullah'ın varlığı, gücü ve İsrail’i tehdit edebilme kapasitesinin tehlikeye gireceği de aşikar.

SURİYE'DE GENİŞLEYEN İŞGAL

Gazze ve Filistin, büyük oranda gündemden düştü. Netanyahu hakkındaki mahkeme kararı ve İsrail’deki yargılama pasif kaldı. Lübnan sınırına askeri tahkimini sürdürüyor.

Esad’ın devrilmesi, HTŞ’nin Şam’a girmesine paralel olarak Suriye’nin bilinen bilinmeyen tüm askeri üslerini, füze kabiliyetini, hava kuvvetlerini, donanmasını, radarlarını, iletişim ağını haşat etti. Suriye’nin yarım kalan Golan bölgesini, stratejik Hermon (Şeyh) Dağı’nı, Şam’a 20 kilometre yakınına kadar olan tüm köy ve kasabaları, Suriye’nin, Ürdün-İsrail cephesini oluşturan güney coğrafyasını işgal etti.

Bu bölgeden Ürdün sınırı boyunca Irak’a kadar uzanan, kendisinin ‘Davut Koridoru’ adını verdiği hattı bölgedeki ABD üssü sayesinde tam olarak kontrol ediyor. YPG’nin varlığını koruyarak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi dahil olmak üzere Suriye’nin petrol, doğal gaz, fosfat zengini bölgesini bu hat üzerinden İsrail’e bağlamak istiyor. Sınırına yakın yaşayan Dürzilere otonom bölge ve kendisine ilhak etme planları yapıyor.

HESAPLARIN ÜSTÜNDE HESAP VARDIR

HTŞ ve atadığı yeni hükûmet, Suriye’nin artık Netanyahu’ya tehdit oluşturmayacağını, İsrail ile iyi ilişkiler inşa etmek istediğini ifade ediyor.

Bu yaklaşım la havla vala kuvvata (ne hali ne kuvveti olmayan) Colani ve hükûmetinin zaman kazanmaya odaklı bir taktik hamlesi mi yoksa Avrupa’da yaşayan Şara aşiretinin en maruf ismi Dr. Hüseyin Şara’nın iddia ettiği gibi Suriyeli ve Şara ailesinin bir ferdi olmayan Ahmet Hüseyin Şara’nın İsrail’in eğitip donattığı aslen İsrailli olan ve İsrail’in Büyük İsrail projesinde görevli biri olduğuna mı inanacağız?

İkincisi doğru ise bu da Netanyahu’nun hanesine başarı ve zafer olarak kaydedilmeli. Peki tüm başarı ve zaferlerine karşılık Netanyahu, rejimi ve efendileri bu zaferlerini 2025’te devam ettirecek mi? Unutmayın; her şerde bir hayır vardır. Hesapların üstünde de bir hesap vardır.

Not: 2025 mazlumun zalime karşı, ezilenin ezene karşı kazanacağı, namusluların namussuzlardan çok daha cesur olacağı bir sene olsun. Rabbim birliğimize, dirliğimize, mutluluğumuza, kardeşliğimize fitne sokanların, bölenlerin, istismar edenlerin hesaplarını yerle yeksan etsin. Bu sorunun yanıtını da bir sonraki yazımızda masaya yatıralım.

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM