Siyonist rejim bugüne kadar bu rejimin suçlarını protesto
eden Birleşmiş Milletler kararlarının hiçbirine uymamıştır. 1947'den günümüze
kadar Siyonist rejime karşı 512 kararın çıkarıldığını da belirtmek gerekir. Bu
kararlardan 52'si Amerika tarafından veto edildi, geri kalanı ise bu vahşi ve
sahte rejim tarafından görmezden gelindi. Siyonist rejimin temsilcisinin bu son
eylemi, bu fesat ve yıkım mikrobunun İran İslam Cumhuriyeti ve Birleşmiş
Milletler'in tüm üye ülkelerine yönelik en son ve en çirkin hakaretlerinden
biridir!
2-İran İslam Cumhuriyeti, Siyonist rejimi sahte ve
yasadışı görmekte ve bölge coğrafyasından tamamen silinmesi gerektiğine
inanmaktadır ama barbar İsrail rejimi, bu inkâr edilemez gerçeğin aksine,
Birleşmiş Milletler'e üye olmuştur! Şimdi soru şu;
A-Siyonist rejim Birleşmiş Milletler'in hiçbir
kararına uymadığı halde neden hala bu örgütün üyesi olmalı?!
B-BM Güvenlik Konseyi, neden Siyonist rejimi
kararları kabul etmeye zorlamak için Birleşmiş Milletler Şartı'nın yedinci
bölümünün 40, 41 ve 42. maddelerinde vurgulanan ve belirtilen yasal hakkını kullanmıyor?!
C-Birleşmiş Milletler Şartı'nın 42. maddesinde
küresel veya bölgesel barışı tehlikeye atan Birleşmiş Milletler üyesi hakkında
şöyle deniyor: "Güvenlik Konseyi, kararlarının uygulanması için silahlı
kuvvet kullanmaya gerek kalmadan hangi eylemlerin gerekli olduğuna karar verebilir
ve Birleşmiş Milletler üyelerinden de bu tür eylemleri uygulamasını isteyebilir.
Bu eylemler arasında ekonomik ilişkiler ile demiryolu, deniz ve hava yolu ve posta,
telgraf, radyo ve diğer iletişim araçlarının tamamının veya bir kısmının
durdurulması, siyasi ilişkilerin kesilmesi yer alabilir.
Şimdi şu soru gündeme geliyor; Siyonist rejimin barbarca
suçlarına ve soykırımına rağmen Birleşmiş Milletler neden Birleşmiş Milletler
Şartı'nın 42. maddesini gerekçe göstererek Siyonist rejimin suç ve
cinayetlerini durdurmak için herhangi bir eylemde bulunmadı?!
3-Amerika'nın bu örgüt üzerindeki kontrolü nedeniyle
Birleşmiş Milletler'in İsrail'i kararlara uymaya zorlayamaması, bu örgütün
varlığı, kuruluş nedeninin açıklanması ve görev tanımında belirtilenler sadece
şüpheli değil, aynı zamanda temelden çökmüş ve affedilemezdir.
Birleşmiş Milletler, orman kanunundan kaynaklanan veto
hakkıyla, sözde büyük güçlerin baskı merkezi haline geldi! Ve dünya siyasi
arenasının kontrolü onların lehine dönüştü. Böyle bir durumda ülkelerin
buradaki üyeliği nasıl açıklanabilir?! Ve neden BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarına
uymalılar?!
4-Şimdi İmam'ın (r.a) şu öngörüsüne dikkat edin; Günümüzün
gerçekleri ve dünyayı yöneten ve empoze edilen düzenin yıkılmakta olduğunu
düşünen pek çok uzmanın itirafları dikkate alındığında, İmam’ın (r.a) öngördüğü
noktaya gelmedik mi?
5-1979 yılı Aralık ayında Amerika’nın Time dergisinin
bir muhabiri, İmam (r.a) ile yaptığı özel bir röportajda ona şöyle demiştir:
“Siz yenidünyadan ayrı bir hayat yaşadınız. Modern ekonomi, hukuk ve yeni
uluslararası ilişkilerle ilgili konuları okumadınız. Eğitiminiz İslami ve ilahi
ilimler üzerinedir. Siz, güncel siyaset dünyasına ve onun sosyal hayattaki
güncel denklemlerine hiç bulaşmadınız.
Hâl böyle iken, açıkladığınız yolu yeniden gözden geçirmeniz gerektiğini
düşünmüyor musunuz?!”
İmam (r.a) muhabire cevaben şöyle dedi: “"Biz, bugüne
kadar dünyadaki bütün meselelerin ölçüldüğü küresel denklemi, sosyal ve politik
kriterleri kırdık. Biz kendimiz yeni bir çerçeve oluşturduk ve bunun içinde
savunmanın standardı olarak adaleti, saldırının standardı olarak da zulmü esas
aldık. Her adil insanı savunacağız, her zalime karşı savaşacağız, artık adını
siz ne koyarsanız koyun, biz bu taşı inşa edeceğiz. Birleşmiş Milletler'in,
Güvenlik Konseyi'nin ve diğer kuruluşların büyük binasını da herhangi birini
kınamak istedikleri zaman hemen kınayan güçlülerin ve kapitalistlerin etkisine
dayalı değil, bizim bahsettiğimiz bu temele dayalı inşa edecek birilerinin
olmasını ümit ediyorum. Evet, sizin kriterlerinize göre ben hiçbir şey bilmiyorum
ve bilmesem daha iyi.”
6-Time dergisi muhabiri, söz konusu röportajın
yayımlanması için hazırladığı önsözde alaycı bir üslupla şunları yazmıştı: “Bu
röportajda, sadece İran'da değil, tüm dünyada bugün dünyayı yöneten sistemi
değiştirmeye, onun yerine adaletin ve adaletsizliğin, sosyal ilişkilerin ve
siyasi denklemlerin İslami standartlarla tanımlandığı bir sistemi getirmeye
gelen büyük bir Şii din adamının konuşması yer almaktadır.”
Keşke Time dergisi muhabiri hayatta olsaydı ve kendi
gözleriyle, İmam’ın (r.a) İran İslam Cumhuriyeti'nin geleceği ve dünya düzenini
değiştirmedeki yeri doldurulamaz rolü hakkında öngördüğü tahminlerin gerçek
olduğunu görebilseydi. İmam Hamanei’nin ifadesiyle "tarih büyük bir dönüm
noktasına ulaşmıştır" ve " zirveye yaklaştık."
7-İran Dışişleri Bakanlığı, Siyonist rejimin
Birleşmiş Milletler temsilcisinin bu hakaret eylemini kınadı, bu güzel bir
eylem ama yeterli değil ve bu, beklenenden ve İran İslam Cumhuriyeti'nin aşikâr
hakkından çok uzaktır. Çünkü;
Birincisi; Sahte İsrail rejiminin temsilcisi,
Birleşmiş Milletler Tüzüğü'nü parçalayarak, bu rejimin Birleşmiş Milletler'e ve
mekanizmasına inanmadığını resmen ilan etti.
Bu nedenle Birleşmiş Milletler'in tanımlanmış görevi, bu
rejimin bu örgütte devam eden üyeliğine son vermektir. Zaten bu rejimin üyeliği
başından beri yasadışıydı.
İkincisi: Bu rejim, İran İslam Cumhuriyeti dâhil, bu
örgüte üye olan tüm ülkelere hakaret etmiştir.
Üçüncüsü; Daha önce de belirtildiği gibi, 1947'den
günümüze kadar Siyonist rejime karşı 512 karar çıkarılmış, bu kararlardan 52'si
Amerika tarafından veto edilmiştir ve geri kalanı ise bu vahşi ve sahte rejim
tarafından görmezden gelinmiştir. Bu olayların hepsinde istisnasız Birleşmiş
Milletler ve bu örgütün Güvenlik Konseyi, bu rejimin hukuk ihlalleri konusunda
sessiz kalmış ve yasal ve tanımlanmış görevlerinden hiçbirini yerine
getirmemiştir.
8-Artık rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki, İran İslam
Cumhuriyeti, zaruri en asgari eylem olarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'nin, ülkemizin nükleer meselesine ilişkin kararları da dâhil olmak
üzere, tüm kararlarının uygulanmasına son vermelidir ve ilk adım olarak bu kurumun
müfettişlerini ülkeden ihraç etmelidir. İnanın bu ülkemizin aşikâr ve yasal
hakkıdır. Bu apaçık hakkı ayakaltına almayın.