Batılılarla doğuluların önemli bir bakış açısı farkı da dünyamızın
gidişatıyla ilgilidir. Batılılar (zaten tüm kontrolünü ellerine geçirdikleri dünya
idaresinin) gidişat iyiye, güzelliğe ve tüm İnsani Hak ve Hürriyetlerin
mükemmelliğe doğru ilerlediği iddiasında iken doğulular yani çoğunluğunu
Müslümanların oluşturduğu Orientaller gidişatın Kıyamet Alametlerini içerdiği
görüşündeler:
*Batılıların gözünde Eşcinsellik ve Cinsel ilişkinin âleni
özgürleştirilmesi İnsaniyetin ileri adımları diye lanse edilirken, Müslümanlar:
"Bu manzaralara bakıp ta başımıza taş yağdırma, gazabına uğratacakların
arasına ne olur bizleri de katma!" diye yalvarmaktalar.
*Devlet İdaresi Sistemlerinin en ideali olarak Demokrasinin
gelişimi ve yaygınlaşmasını insaniyet adına büyük bir ilerleme olarak lanse
eden Batılıların yanında bunun büyük bir aldatmaca ve sahtekarlık oyunu olduğu
hususunda aklını Batılılara kiraya vermemişlerden oluşan yoğun bir Müslüman
topluluğu mevcut.
*Bilimsel ve Teknolojik gelişmeler sayesinde artık
yaşadığımız Dünya ve Evren hakkında çok daha sağlam bilgilere ulaşarak
hayatımıza bu bilgiler ışığında çok daha sağlam ve bilimsel yön verebilmekteyiz
iddiasındaki Batılıların aksine Dini inancı bütün Müslümanlar: "Allah
Allah! Nasıl oluyor da önümüze konulan bütün bilimsel veriler bizi Materyalizm
(Dinleri ve Gayb Alemini red) ve Tanrıtanımazlığa (Yaradanı red) sevk ediyor.
Büyük ihtimalle bu işte de Batılı bilim adamlarının çevirdiği büyük bir
bityeniği mevcut!" diye işkillenmekteler.
*Batılıların beynimize sokmaya çalıştığı "İşte insanlık
tarihinde çok büyük bir adım daha. Ülkelerin -kıtaların işgali, Sömürgecilik ve
Kolonyalismus dönemi son buldu. İşte bütün dünya halkları özgürleşti, her Ülke
gönderine özgürlüğün en büyük simgesi olan 'Bayrak'larını da çekerek kendi
Parlamento üyeleri ve başkanlarını (Yöneticilerini) kendileri içlerinden
seçmekteler" derken "İnsanlığın özgürleşmesinin sonucumu Dünya
Servetinin dağılımı insan aklının alamayacağı kadar dengesizleşti (%5'in
Serveti diğer %95'in çok üzerinde), Özgür İnsanlığın Devletleri Milli
Gelirlerinin çok büyük bir kısmını mesela Eğitim ve Sağlık gibi alanlar yerine
Savunma'ya yani Silahlanmaya harcıyorlar; Kapitalist Ülkelerin belirlediği
Servetlerini Kapitalistlerin Kasasına akıtan Uluslararası Finans, Ticaret ve
Bankacılık Sömürge Sisteminin dışına çıkmayı (mesela Uluslararası Ticarette $
Dolar veya şimdilerde € Euronunda kabullenildiği Batılıların Para birimleriyle
Ticaret mecburiyeti mantıksızlığı gibi) akıllarından bile geçiremiyorlar, hatta
ülke Para birimlerinin alım gücü değerinin bile belli kimse veya kurumların
belirlediği dünyamı Özgürleşmiş durumda acaba?" diye düşünen Batılıların
aptallaştırıp koyunlaştıramadığı Savaş, Terör, Fakirlik ve Ambargolara mahkum
edilmiş ülkeler ve Halklar mevcut!
*İnsanlığın Özgürleşebilmesi için bırakın sadece Dünyamızı
hatta uydusu olan Ay'ı dahi yok edecek miktarda Nükleer ve Biyolojik- Kimyasal
Silahların üretilip sonra da "Yahu ürettiğimiz bu Vahşet silahlarının
kullanıldığı bir Nükleer Savaş çıkarsa eğer, artık Dünyamız İnsanoğlunun
yaşayabileceği bir gezegen olmaktan çıkar ve hatta nesli kesilebilir. O nedenle
(normalde hiç kimseye bir faydası olmayacak) olabildiğince büyük bütçeleri Uzay
araştırmalarına (Kapitalist Zenginlerin kaçıp yaşamlarını devam
ettirebilecekleri Hayat koşullarına uygun Gezegen aramaya) girişilmesi
mecburiyeti mi vardı?
*300 yıl öncesine kadar Aileler 5 ortalama beş çocuktan
teşkilken ve Aile babaları bu Aileyi geçindirme hususunda çokta zorluk
çekmezken; Artık tek kişinin çalışmasıyla geçinilemediği için Ailenin hanımı ve
Annesini de "Ailenin Annesi" vasfından çıkarıp Sistem Çarkının
köleleri konumuna sokan sistem mi acaba Özgürleştirdi biz İnsanlığı?
*Çağımızda Psikologların harıl-harıl çalışmalarına rağmen
Sokaklarda, Okullarda, Sinema, Hastane ve İbadethanelerde hiç tanımadığı masum
insan kitlelerini katle girişen Psikopat Terörist veya Anarşist sayısının Zirve
yapması. (İntihar, Tecavüz, Soygun gibi verilerde 300 sene öncesiyle İstatiksel
biçimde karşılaştırılmalı bence)
İnsanlık toplumunun yetiştiricileri Kadınlarımız yani
Anneler olduğundan hareketle, Sıcak Yuvasını terk etmek zorunda bırakılan
Kadınlarımızın artık Annelik Rol ve Vazifelerini ikinci üçüncü derecelere atmak
zorunda kalmasının yukarıda saymış olduğumuz bütün bu olumsuzlukların
oluşumunda ana etken olduğu teşhisi koyulabilir mi acaba?
Sevgi ve Saygılarımla
Ali Oluz