F-35, F-16 YOK SOBA VERELİM
Şimdi Marmara Depremi'nden daha yıkıcı bir felaketle karşı
karşıyayız. ABD Başkanı değil ama Dışişleri Bakanı Antony Blinken ülkemize
geldi. Bu kez kucakta bir bebek yoktu ama sobalar vardı. Blinken’ın ABD
askeriyle birlikte soba taşıyan gayretli görüntüleri bir anda dolaşıma girdi.
“Müttefik” soba getirmiş, bir de 80 milyon dolar yardım yapmış. Bugün
Aydınlık’ta okuyacağınız Tevfik Kadan imzalı haberde ABD’nin sadece F-35’lerimizin
üzerine yatarak ülkemizi 1,4 milyar dolar zarara uğrattığı hatırlatılıyor. Yani
depremzedeler için yapılabilecek yaklaşık 50 bin konutun maliyeti kadar bir
tutar. Ama yine de soba için teşekkürler!
'EGE’NİN İKİ YAKASI…'
Aynısı İsrail ve Yunanistan için de geçerli. Bütün basın,
iktidar yanlısından, muhalefettekilere kadar bu ülkelerin insani yardımlarını
övme yarışına girdiler. Hatta öyle ki, onlarca ülkeden on binlerce arama
kurtarma görevlisi gelmesine karşın televizyonlardan ağırlıklı olarak Yunanistan
ve İsrail ekiplerinin çalışmalarını izledik. Hatta özellikle gözümüze sokuldu.
Ayrıca öyküleştirildi. Bu bir tercih. Mesela İranlı ekiplerin çalışmalarını
doğru düzgün gören oldu mu basında? Ya da Katarlı.
Yaşadığımız felaketten bir ‘hayır’ çıkarmaya çalışıyor bizim
basınımız. Mesela ısrarla depremin “Ege’nin iki yakasındaki halkları birbirine
yaklaştırdığını” yazdılar, söylediler.
PERDEYİ KALDIRALIM
Enkaz altından can kurtarmak çok insanî bir mesele. Bir hayattan
söz ediyoruz. Birinin eşinden, çocuğundan, kardeşinden ya da bir yakın
arkadaşından…
Ancak bu insanî durum, gözümüze perde olarak inmemeli.
Sonuçta bugün ve görünen yakın gelecekte Yunanistan, ABD’nin üslerine ve
silahlarına ev sahipliği yapıyor ve Yunan halkı buna ‘dur’ diyene kadar yapmaya
devam edecek. Edirne sınırımızdaki Dedeağaç’tan Girit ve Güney Kıbrıs’a kadar o
silahlar namluları Türkiye’ye dönük biçimde duruyor. Ege’de uluslararası
anlaşmalara göre silahsızlandırılması gereken onlarca ada ABD/Yunanistan
tarafından silahlandırılmış, bir kısım adamız ise fiili işgal altındadır.
Yunanistan 12 mil çabalarından vazgeçmiş de değil. ABD ve AB ile birlikte
KKTC’yi yutma çabaları da canlı.
ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’de
“Türkiye’yi işgal” temalı tatbikatları hala taze. Türkiye’nin kendilerince
“zayıf karnı” olduğunu düşündükleri bu noktaya yığınak yapmaya devam ediyorlar.
TÜRKİYE’YE SOBA PKK’YA SİLAH
Elinde soba ile gelen Blinken’ın ülkesi, PKK/PYD’ye on
binlerce tır silah verdi, veriyor. FETÖ’yü hâlâ besliyor. Türkiye seçimlerine
müdahale etmekten bahsediyor, ekonomik saldırıdan bahsediyor.
İsrail, ABD ile birlikte Irak ve Suriye’nin kuzeyi ile
Türkiye’nin güneydoğusunu kapsayan sözde Kürdistan planının sahibi. Bundan vazgeçmiş
değil. Zaten İsrail’in bir “insanî” derdi olsaydı deprem felaketinin yaralarını
sarmaya çalışan Suriye’nin başkenti Şam’ı bombalamazdı. Depremde ölmeyen 5
kişi, İsrail saldırısında öldü. ABD ve İsrail, “Suriye’ye insanî yardım” diye
PKK/PYD işgali altındaki bölgelere yardım götürüyorlar. Suriye’ye ise hâlâ
ambargo var. İsrail devletinin kendisinin paylaştığı arama kurtarma ekibi
fotoğrafında 6 kişinin yüzünün kapatılması, sonrasında İsrailli ekibin
sinagoglardan tarihi eserleri aşırması, bunların “yardımseverliği” konusunda
ayrıca fikir veriyor.
UNUTMAYALIM BU BİR DİPLOMASİ
Deprem felaketi hepimizi sarstı. Ancak gaflete düşemeyiz.
Felaket durumlarında ülkeler arasında bir “afet diplomasisi” olur. Neden
yapılır bu? Gerçekten müttefiklik duygusuyla ya da insanî kaygılarla yapıldığı
gibi art niyetle de yapılabilir.
Neden yapılır?
Mesela yarın öbür gün Türkiye, Ege’de haklarını savununca,
halk içinde “Yunanistan depremde bizim yanımızdaydı, niye kışkırtıyorsunuz”
diyecek vatansız bir kamuoyu yaratmak için yapılır. Hatta Yunan askerine
sarılan bebeğimizin o meşhur fotoğrafı tekrar piyasaya çıkar ve “bu insanlardan
mı bize zarar gelecek” propagandası yayılır. ABD’nin Türk halkında kredisi
kalmadığından soba dağıtarak böyle bir kamuoyu yaratamaz. Ama Doğu Akdeniz’de
“Yunanistan dostluğu” üzerinden bir gaflete düşürebilir bizi. Yarın
değişecektir ama bugün Yunanistan demek ABD demek.
KASAP ET DERDİNDE
Daha enkaz altında canlarımız varken önce NATO Genel
Sekreteri Stoltenberg’in ardından ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın ziyaretleri
önemliydi. “Kasap et derdinde” misali, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini
müzakereye geldiler. Stoltenberg, yanında deprem yaşamış bir ülkenin Dışişleri
Bakanı varken, “Artık İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini onaylama zamanının
geldiğini düşünüyorum” dedi. NATO’nun insanlığı bu!
Hükümet, deprem sonrası ABD-NATO baskılarına direnebilecek
mi? İlk görüntü burada zaafları olduğu yönünde. Bakan Mevlüt Çavuşoğlu Blinken
ile ortak basın toplantısında, ABD ve AB’nin Rusya’ya karşı yaptırımlarının
Türkiye üzerinden delinmesine müsaade etmeyeceklerini söyledi.
Hükümet, büyük felâket sonrası bocalama hâlinde. Depremi
fırsat bilip, Türkiye’nin zayıfladığını düşünüp ülkemizin üstüne akbaba gibi
üşüşen bu emperyalistlerin dayatmalarına teslim olmak, depremden daha yıkıcı
olur.