Hıdır Adnan'nın Şehadetinin Düşündürdükleri

GİRİŞ: 14.05.2023 11:14      GÜNCELLEME: 14.05.2023 11:14
Rasthaber -  İslâmî Cihad Hareketi'nin liderlerinden Hıdır Adnan Siyonist çete tarafından 12'nci kez tutuklanması üzerine yaptığı "açlık grevi" sonucu 86'ncı günde şehadete ulaşmış oldu. Hıdır Adnan daha önceki tutuklanmalarında da "açlık grevi" yapmış ve serbest bırakılmıştı. Hıdır Adnan'nın tutuklanmaları tamamen keyfi olarak yapılmaktaydı. Çünkü ellerinde kendisine suç isnat edecekleri herhangi bir delil yoktu.

Rabbimiz Hıdır Adnan'nın şehadetini kabul etsin. Açlık grevi olayına fıkıh âlimlerimiz cevaz veriyor mu? Bilmiyorum! Ancak kendi şahsi kanaatime göre tercih edilmemeli. Elbette açlık grevi ile güdülen amaç zillet içerisinde gaflete gark olmuş ümmeti bir nebze olsun uyandırma çabasıdır. Daha önceleri birçok kardeşimiz bu yolu deneyerek, adeta sağır kesilmiş ümmetin kulaklarına derinlerden bir çığlık olma çabasına girmişlerdi. Kanaatimizce göre Hıdır Adnan'nın da yaptığı budur... Mazlum insan Hıdır Adnan hiçbir suçu ve hiçbir suç isnadı olmadan, tamamen keyfi olarak 12 kez tutuklanmış ve yargısız/mahkemesiz olarak defalarca manevî işkencelerden geçirilerek uzun süre işgal çetesinin zindanlarında tutuklu kalmıştı.

Siyanist çete gerekçesiz keyfi tutuklamalarını "idari mahkeme" kılıfı giydirerek yapmaktadır. Bu aynı zamanda "evrensel insan temel hak ve özgürlükleri"ni de ihlâl etmek anlamına gelmektedir. Fakat ne Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ne İslâm İşbirliği Teşkilatı, ne de Müslüman ülkeler gereken tepkiyi vermemekte ve gerekli yaptırıma gidilmektedir...

Saniyen şunu da ifade etmiş olalım ki, bazılarının düşündüğü gibi açlık grevinden maksat eğer düşmanı insafa davet etmekse bu elbette büyük bir yanılgıdır. Zira karşımızda öylesine acımasız, öylesine küstah ve öylesine şirret bir düşman var ki, Merhum Erbakan'ın ifadesiyle, "İsrail diplomasiden ve dilden anlamaz, İsrail ancak güçten anlar." Evet, Erbakan Hocamız'ın ifade ettiği gibi tek çare, tek seçenek düşmanın anladığı dilden konuşmaktır. O dil de güçten başka bir şey değildir. Bugün bu vazifeyi "Direniş Cephesi" yüklenmiş bulunmaktadır. Ümmet genelinde ise Filistin davasına karşı büyük bir umursamazlık ve aymazlık söz konusu.. Ümmetin adeta Filistin diye bir derdi yok. Biz bunu lokal anlamda Türkiye Müslümanları olarak değerlendirdiğimizde içler acısı bir manzara ile karşılaşmış olacağız. İki milyara yakın nüfus potansiyeli ile olaya ümmet genelinden baktığımızda ise durumun Türkiye kulvarı ile aynı zaviyede olduğu görülecektir. Bu yüzden Şehid Ahmet Yasin ümmetin sessizliğini Allah Teâlâ'ya şikayette bulunarak serzeniş içerikli bir yazı kaleme almıştı. Belki yazımız uzamış olacak ancak yine de biz bu satırlarda Şehit Ahmet Yasin'in sitem dolu o yazısından birkaç paragraf aktarmış olalım:

"Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!

Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!..

Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!..

Başımıza gelen bu acı felaketler karşısında hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu?..

Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?..

Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? ..

Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!..

Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış!..

Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı!? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye..

'Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!' diye çağıramaz mı!?..

Buna da mı gücünüz yetmiyor!?..

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:

Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!..

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!.. Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!..

Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!..

Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!.

Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! ..

Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!..

Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!..

Allah’ım! Sana şikayette bulunuyorum Sana şikâyette bulunuyorum..

Sana şikayette bulunuyorum…

Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum…

Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette bulunuyorum…

Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı ve birliğimiz bozuldu. Yollarımız ayrıldı. Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz."

Evet, Şehid Şeyh Ahmet Yasin'in ümmete ve ümmetin başındaki siyasîlere yönelik haklı sitemi böyle...

Ümmet geneli için üzülerek ifade etmiş olayım ki, Şehid Şeyh Ahmet Yasin'in çağrısı havada kalmakta ve karşılık bulmamaktadır.

Siyonist çete kurulduğu tarihten bu yana kesintisiz olarak zulüm ve işgallerine devam ediyor.

Maattessüf ki, Hıdır Adnan ne ilk şehidimizdir ne son şehidimiz.. Bildiğiniz üzere başta İngiltere olmak üzere Batılı devletlerin Birleşmiş Milletler nezdinde Filistin topraklarının % 54'nü Siyonistlere peşkeş çekip İsrail'i devlet ilân ettikleri ilk günden itibaren işgalci Siyonist çete o topraklar üzerinde zamana yayılmış bir soykırım işlemektedir. Her Allah'ın günü çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden "düşük yoğunlukta" katliam yapıyorlar. Evet, şeytanî bir mantıkla tepki almamak için bu işi düşük yoğunlukta yapıyorlar, ama her gün yapıyorlar. Ayrıca bir taraftan da bağları, bahçeleri, zeytin tarlalarını talan ederek yeni yeni yerleşim birimleriyle işgallerini de sürdürüyorlar. Üzülerek ifade etmiş olalım ki, 57 İslâm ülkesinden sadece "Direniş Cephesi"nin hamiliğini yapan, lojistik destek sağlayan İran İslâm Cumhuriyeti'ni ile Suriye rejimini görüyoruz. Bu nedenledir ki, başta büyük şeytan ABD olmak üzere bütün küresel güçler düşman kesilmiş vaziyette. Suriye'de iç karışıklık ve iç savaş çıkarmalarının tek nedeni Filistin davasına sahip çıkılmasıydı. İran İslâm Cumhuriyeti'nin Suriye ile yapmış olduğu stratejik ittifak anlaşmaları ve beraberinde gelen dayanışma bu yüzdendi. Ama bazı aklı evvel dostlarımız bunu anlamadı ve IŞİD ve benzeri terör örgütlerine karşı neden mücadele verildiğini bir türlü idrak edemediler. Neymiş efendim, IŞİD Suriye'de İslâm devleti kuracakmış, buna Hizbullah ve İran engel olmuş. Fe SubhanAllah...

Hıdır Adnan'nın şehadetiyle ilintili olarak konuyu buraya çekmemizin nedeni Hamas lideri İsmail Haniye'nin üç kez üst üste vurgu yaparak Hacı Serdar Kasım Süleymanî için "Kudüs şehididir" demesini hatırlamamız içindir. Selâm olsun Kudüs şehidi mazlum Hıdır Adnan'a, Selâm olsun Kudüs şehidi Hacı Serdar'a, selâm olsun Mehdi Mühendisi'ye, selâm olsun tüm Filistin şehidlerine...

Ahir kelâm: Ümmetin ezici çoğunluğu ve başlarındaki siyasîlerin kahir ekseriyeti Filistin davasına kör, sağır, dilsiz ve en önemlisi duygusuz olsa da onur duyarak ifade etmiş olalım ki, "Direniş Cephesi"nin has evlâtları sahadadır ve Filistin davası uğruna nice bedeller ödeyerek Siyonist işgal güçlerine darbe üzerine darbe vurmaya devam etmektedir. Şu muştulu ilâhî hakikati bilmiş olalım ki, Siyonist işgalci çetenin zevâli yakındır, bi iznillâh. Bunun müjdesini bu satırların sahibi değil, Mehdi Aleyhisselam'ın naibi Rehberimiz Veliyy-i Emr'i Müslimin vermektedir. Vesselâm...

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM