Rabbimiz Hıdır Adnan'nın şehadetini kabul etsin. Açlık grevi
olayına fıkıh âlimlerimiz cevaz veriyor mu? Bilmiyorum! Ancak kendi şahsi kanaatime
göre tercih edilmemeli. Elbette açlık grevi ile güdülen amaç zillet içerisinde
gaflete gark olmuş ümmeti bir nebze olsun uyandırma çabasıdır. Daha önceleri
birçok kardeşimiz bu yolu deneyerek, adeta sağır kesilmiş ümmetin kulaklarına
derinlerden bir çığlık olma çabasına girmişlerdi. Kanaatimizce göre Hıdır
Adnan'nın da yaptığı budur... Mazlum insan Hıdır Adnan hiçbir suçu ve hiçbir
suç isnadı olmadan, tamamen keyfi olarak 12 kez tutuklanmış ve
yargısız/mahkemesiz olarak defalarca manevî işkencelerden geçirilerek uzun süre
işgal çetesinin zindanlarında tutuklu kalmıştı.
Siyanist çete gerekçesiz keyfi tutuklamalarını "idari
mahkeme" kılıfı giydirerek yapmaktadır. Bu aynı zamanda "evrensel
insan temel hak ve özgürlükleri"ni de ihlâl etmek anlamına gelmektedir.
Fakat ne Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ne İslâm İşbirliği
Teşkilatı, ne de Müslüman ülkeler gereken tepkiyi vermemekte ve gerekli
yaptırıma gidilmektedir...
Saniyen şunu da ifade etmiş olalım ki, bazılarının düşündüğü
gibi açlık grevinden maksat eğer düşmanı insafa davet etmekse bu elbette büyük
bir yanılgıdır. Zira karşımızda öylesine acımasız, öylesine küstah ve öylesine
şirret bir düşman var ki, Merhum Erbakan'ın ifadesiyle, "İsrail
diplomasiden ve dilden anlamaz, İsrail ancak güçten anlar." Evet, Erbakan
Hocamız'ın ifade ettiği gibi tek çare, tek seçenek düşmanın anladığı dilden
konuşmaktır. O dil de güçten başka bir şey değildir. Bugün bu vazifeyi
"Direniş Cephesi" yüklenmiş bulunmaktadır. Ümmet genelinde ise Filistin
davasına karşı büyük bir umursamazlık ve aymazlık söz konusu.. Ümmetin adeta
Filistin diye bir derdi yok. Biz bunu lokal anlamda Türkiye Müslümanları olarak
değerlendirdiğimizde içler acısı bir manzara ile karşılaşmış olacağız. İki
milyara yakın nüfus potansiyeli ile olaya ümmet genelinden baktığımızda ise
durumun Türkiye kulvarı ile aynı zaviyede olduğu görülecektir. Bu yüzden Şehid
Ahmet Yasin ümmetin sessizliğini Allah Teâlâ'ya şikayette bulunarak serzeniş
içerikli bir yazı kaleme almıştı. Belki yazımız uzamış olacak ancak yine de biz
bu satırlarda Şehit Ahmet Yasin'in sitem dolu o yazısından birkaç paragraf
aktarmış olalım:
"Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem
tutuyor ne de silah!..
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!..
Başımıza gelen bu acı felaketler karşısında hâlâ kalpleriniz
sızlamıyor mu?..
Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin
namusu için kızacak?..
Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? ..
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini
görmezden gelirken!..
Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir
bakış!..
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları
ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı!? Tümü birden sokaklara dökülüp,
bizim için dua etmeye..
'Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin
kullarına yardım et!' diye çağıramaz mı!?..
Buna da mı gücünüz yetmiyor!?..
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman
alınlarımızda şu yazılacak:
Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız
ve gençlerimiz ölecek!.. Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!..
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi
beklemeyin!..
Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın
savaşçı onuruyla ölelim!.
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! ..
Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas
almasıdır!..
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!..
Allah’ım! Sana şikayette bulunuyorum Sana şikâyette
bulunuyorum..
Sana şikayette bulunuyorum…
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara
karşı zaafımı sana şikayet ediyorum…
Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen
hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış
kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette
bulunuyorum…
Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı ve birliğimiz
bozuldu. Yollarımız ayrıldı. Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım
edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz."
Evet, Şehid Şeyh Ahmet Yasin'in ümmete ve ümmetin başındaki
siyasîlere yönelik haklı sitemi böyle...
Ümmet geneli için üzülerek ifade etmiş olayım ki, Şehid Şeyh
Ahmet Yasin'in çağrısı havada kalmakta ve karşılık bulmamaktadır.
Siyonist çete kurulduğu tarihten bu yana kesintisiz olarak
zulüm ve işgallerine devam ediyor.
Maattessüf ki, Hıdır Adnan ne ilk şehidimizdir ne son
şehidimiz.. Bildiğiniz üzere başta İngiltere olmak üzere Batılı devletlerin
Birleşmiş Milletler nezdinde Filistin topraklarının % 54'nü Siyonistlere peşkeş
çekip İsrail'i devlet ilân ettikleri ilk günden itibaren işgalci Siyonist çete
o topraklar üzerinde zamana yayılmış bir soykırım işlemektedir. Her Allah'ın
günü çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden "düşük yoğunlukta" katliam
yapıyorlar. Evet, şeytanî bir mantıkla tepki almamak için bu işi düşük
yoğunlukta yapıyorlar, ama her gün yapıyorlar. Ayrıca bir taraftan da bağları,
bahçeleri, zeytin tarlalarını talan ederek yeni yeni yerleşim birimleriyle
işgallerini de sürdürüyorlar. Üzülerek ifade etmiş olalım ki, 57 İslâm
ülkesinden sadece "Direniş Cephesi"nin hamiliğini yapan, lojistik
destek sağlayan İran İslâm Cumhuriyeti'ni ile Suriye rejimini görüyoruz. Bu
nedenledir ki, başta büyük şeytan ABD olmak üzere bütün küresel güçler düşman
kesilmiş vaziyette. Suriye'de iç karışıklık ve iç savaş çıkarmalarının tek
nedeni Filistin davasına sahip çıkılmasıydı. İran İslâm Cumhuriyeti'nin Suriye
ile yapmış olduğu stratejik ittifak anlaşmaları ve beraberinde gelen dayanışma
bu yüzdendi. Ama bazı aklı evvel dostlarımız bunu anlamadı ve IŞİD ve benzeri
terör örgütlerine karşı neden mücadele verildiğini bir türlü idrak edemediler.
Neymiş efendim, IŞİD Suriye'de İslâm devleti kuracakmış, buna Hizbullah ve İran
engel olmuş. Fe SubhanAllah...
Hıdır Adnan'nın şehadetiyle ilintili olarak konuyu buraya
çekmemizin nedeni Hamas lideri İsmail Haniye'nin üç kez üst üste vurgu yaparak
Hacı Serdar Kasım Süleymanî için "Kudüs şehididir" demesini
hatırlamamız içindir. Selâm olsun Kudüs şehidi mazlum Hıdır Adnan'a, Selâm
olsun Kudüs şehidi Hacı Serdar'a, selâm olsun Mehdi Mühendisi'ye, selâm olsun
tüm Filistin şehidlerine...
Ahir kelâm: Ümmetin ezici çoğunluğu ve başlarındaki
siyasîlerin kahir ekseriyeti Filistin davasına kör, sağır, dilsiz ve en
önemlisi duygusuz olsa da onur duyarak ifade etmiş olalım ki, "Direniş
Cephesi"nin has evlâtları sahadadır ve Filistin davası uğruna nice
bedeller ödeyerek Siyonist işgal güçlerine darbe üzerine darbe vurmaya devam
etmektedir. Şu muştulu ilâhî hakikati bilmiş olalım ki, Siyonist işgalci
çetenin zevâli yakındır, bi iznillâh. Bunun müjdesini bu satırların sahibi değil,
Mehdi Aleyhisselam'ın naibi Rehberimiz Veliyy-i Emr'i Müslimin vermektedir.
Vesselâm...