Muharrem ayının girişiyle birlikte müminler
asırlardan beri sürdürdükleri matem
merasimlerini bu yılda tekrarlayacak,
mersiyeler yakacak ve Hüseyni kıyamın hikmeti, derinliği, boyutları, ortaya
çıkış nedenleri üzerinde öne sürülen farklı yorumlar ve görüşler üzerinde
yeniden düşüneceklerdir.
Hiç kuşkusuz Hüseyni Kıyam’ın asırlardan
beri zihinleri meşgül eden yanlarından biri bu kıyamın önderi İmam Huseyn’in
hangi saik, motivasyon veya nedenlerle ailesini ve Haşimoğulları’ndan bir grubu
yanına alarak Medine’den çıktığı konusudur.
Bu konuda geçmişte olduğu gibi zamanımızda
da farklı görüşler ileri sürülmüş ve bundan sonra da konuya farklı açılardan
yaklaşılacaktır. Çünkü insanlık tarihinde benzeri olmayan bu eşsiz hareket
başından sonuna kadar basiret, fedakarlık, cesaret, kahramanlık, zalimle
uzlaşmazlık, mazlumiyet, Müslümanlar başta olmak üzere tüm insanlığa ibret
dersleri, mücadele yöntemleri, hak yolda herşeyinden vazgeçme mesajlarıyla dolu
bir harekettir. Çünkü kimse bu büyük tarihi olay karşısında kayıtsız kalamaz.
Çeşitli
görüşleri birkaç başlık altında sıralayarak inceledikten sonra gerçeğe en yakın
olduğuna inandığımız görüşü ortaya koyamaya çalışacağız.
Birinci Görüş: İmam Huseyin(as) Medine'den
öldürülmemek için çıktı, firar etti. Çünkü Yezid Medine’deki valisinden kendisi
için İmam Huseyn’den biy’at almasını, kabul etmemesi durumunda öldürülmesini
istemişti. Bu görüşe göre; İmam’ın zalim hükümete karşı kıyam ettiği, hükümeti
ele geçirmek istediği, şehid olmakla güçlü bir mesaj vermek istediği gibi
görüşler doğru değildir.
Cevap: Ölümden kaçmak isteyen İmam
Huseyin(as) gibi biri Kufe'ye elçi göndererek kendisine biy’at toplamazdı.
Halktan biy’at toplamak hükümet kurmak içindir, halkı denemek veya halkı
yüzüstü bırakmak için olamaz.
Öte yandan İmam Huseyin firar etmek
isteseydi hükümetin, iktidarın merkezine doğru, Kufe’ye değil merkezden
uzaklara gitmesi gerekirdi. Yemen kaçıp
gizlenmek, güçlü kabilelere sığınmak için en
münasip bölgeydi. Hem hükümet merkezinden uzaktı hem de Ehlibeyt(as) dostlarının
çok olduğu bir bölgeydi.
Açıklanan sebeplerden dolayı bu görüş
kesinlikle yanlıştır.
İkinci Görüş: İmam Huseyin(as) şehid olmak
için yola çıktı. Kanıyla insanları
uyandırmak, dünyaya güçlü bir mesaj vermek istiyordu.
Cevap: Şehid olup topluma bir şok vermek
istediği doğrudur, ama hedefi bununla sınırlı olamazdı. Çünkü hedefi bu olsaydı
şehid olmak için bu kadar yol katetmek zorunda zorunda kalmadan Medine, Mekke
veya müslümanların topluca şahitlik edebilecekleri başka bir yer seçebilirdi. Öte
yandan, Kerbela'da kuşatma altına alındığında o sırada Yezid ordusunun komutanlarından Hür bin
Riyahi’ye hitaben, bırakın ceddim peygamberin haremine, mezarına yöneleyim,
demezdi.
Bu görüş tamamen yanlış değil ama eksiktir.
Üçüncü Görüş: İmam Huseyn’in(as) tek hedefi
hükümeti ele geçirmek, adalet temelli bir hükümet kurmaktı, bunun için
Medine’den yola çıktı.
Cevap: Böyle olsaydı elçisi Muslim ibn
Akiyl’in Kufe’de şehid edildiğini ve biy’at edenlerin dağıldığını duyduğunda
geri dönmesi gerekirdi. Çünkü halk desteğinin olmadığı bir hükümetin kurulması
düşünülemezdi. Halbuki hükümet kuramayacağı sonucuna vardığında bile geri
dönmek yerine azimli bir şekilde yoluna devam etti.
Bu görüş de yanlış değil ama eksiktir.
Dördüncü Görüş: İmam Huseyin(as) masumdu,
bizim hakikatini idrak edemeyeceğimiz özel bir görev üstlenmişti. Allah ile
O’nun arasındaki irtibatın, nasıl bir görev üstlendiğinin özünü, batınını
bizler anlayamayız. Her şeyi de anlamak zorunda değiliz.
Cevap: Ancak bilindiği üzere gizli görev
kişiye mahsustur, başka insanları ilgilendirmez. Örnek olarak, Hz. İbrahim’e
oğlu Hz.İsmail’i kurban etme görevi sadece bu iki büyük peygambere mahsus bir
ilahi emirdir. Halbuki İmam Huseyin(as) İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerine
elçiler, mektuplar göndererek halkı yardıma, kıyama, biy’ate davet ediyordu.
Sadece Şiileri değil Sünnileri de, hatta Hristiyanları da yardıma çağırıyordu.
Kerbela’da hazır bulunan ve şehid olan Züheyr üçüncü halife Osman’a yakınlığı
ile tanınan Sünnilerdendi. Kerbela şehidlerinden Vahap, şehid olmadan birkaç
gün öncesine kadar Hristiyandı.
Apaçık beyan ve girişimler ortadayken
masumların işlerini, Allah ile irtibatlarını ve gizemli görevlerini anlayamayız
demek sorumluluktan kaçmaktır. İnsanların amacını bilmediği, anlamaktan aciz
olduğu İmamın peşinden gitmesi akla mantığa uygun değildir.
Bu görüş de doğru değildir.
Peki İmam Hüseyin’in(as) hedefi neydi?
Niçin kıyam ederek Kerbela'ya gitti?
İmam Hüseyin'in hedefi tek değil birçok
yönlüydü. İmam(as) birkaç hedef ve stratejiyi aynı zamanda takip ediyordu.
Bunları şöylece sıralıyabiliriz:
1- İmam Hüseyin(as) zamanında İslam inanç
ve ahkamı yok olmaya yüz tutmuştu. Önceki halifeler döneminin aksine Yezid’in
işbaşına geçtiği dönemde toplum nifak aşamasında değil, nifaktan daha tehlikeli
bir aşamaya varmıştı. Hayır ve şerr,
maruf ve münker yer değiştirmişti. Alenen günah işleniyor ve bununla iftihar
ediliyordu. İmam'ın hedeflerinden biri bu nifaktan daha kötü, yani İslami
değerleri hiçe sayan ve inkara saplanan toplumsal duruma son vermekti. Günah
işlenen toplum ile günahların kabahatinin, çirkinliğinin ortadan kalktığı, dini
hükümlerin hiçe sayıldığı toplum aynı değildir.
İmam Huseyn’in üstlendiği görev halkı ıslah
etmeği amaçlıyordu, hakim kadroyu değil. Ve nitekim bu eşsiz kıyam Emeviler ve
aveneleri üzerinde değil halk üzerinde etkili olmuştur. Toplumun gövdesini
sallamış, en azından bir önceki aşamaya (nifak )dönmesini sağlamıştır.
Kerbela'daki kahramanlıktan sonra
Ehlibeyt'in (as) halk arasında sevgisi yavaş yavaş artmaya başlamış ve Aşura
kültürünün sürdürülmesiyle günümüze kadar artarak devam etmiştir.
Kerbela kıyamı öte yandan hakim kadroya
karşı (Emeviler veya Abbasiler) çok
sayıda kıyama ortam hazırlamıştır. Tevvabin kıyamı, Muhtar kıyamı, Zeyd bin Ali
kıyamı ve Huseyin Sahib Feh kıyamı bu kıyamlardan sadece birkaçıdır.
2- İmam Huseyin (as) hakimiyet konusundaki yanlış anlayışı yıktı.
Çünkü Emevi İslam anlayışında halife, iktidar zalim de olsa başa geçene,
hükümete karşı kıyam etmek haramdır.
İmam Huseyin(as) bu hareketiyle “zalim de olsa iktidardakilere karşı kıyam eden
dinden çıkar” anlayışına son verdi, büyük bir tabuyu yıktı, kendisini ve en
aziz dostlarını feda etti ama İslam’ın fatihasının okunmasına izin vermedi.
Bu kıyamdan sonra Ehli Sünnet mezhepleri
arasında yerleşik bu anlayış etrafında büyük tartışmalar başladı. Çünkü cennet
gençlerinin iki efendisinden biri olan İmam Hüseyin(as) herhalde dinden
çıkamazdı, öyleyse bu anlayış yanlıştı.
3- İmam Huseyin'in üçüncü hedefi hükümet
kurmaktı. Aksi takdirde Muslim ibni Akil'i halktan biyat alması için Kufe'ye
göndermez, müslümanların büyük bir mücadeleye hazırlanmalarını istemezdi.
Elbette, Müslim'in şehadetiyle birlikte Kufe
halkının biyatten dönmesinden sonra da yola devam ettiyse bu hedefinin hükümet
kurmakla sınırlı olmadığını ve başka stratejileri de olduğunu göstermektedir.
Hükümet kuramayacağı kesinleştikten sonra
bile tebliğ, irşad görevini yerine getirmeye, uyuyan topluma şok vermeye
kararlıdır. Çünkü bu toplumun başka türlü uyanması mümkün görünmüyordu. Bu şok,
bu derin mesaj ancak ve ancak kendisinin ve vefalı dostlarının şehadetiyle
gerçekleşebilirdi.
Hür bin Riyahi'ye " Bırakın
Peygamberin mezarına geri döneyim" sözlerine gelince; İmam hedefinin savaş
değil barış, ıslah, irşad olduğunu; ama karşı tarafın vahşiliğini, zalim
mahiyetini oradakilere ve gelecek nesillere göstermek, duyurmak istiyordu. Ve
nitekim bunda başarılı da oldu. Kendisi, Peygamber torunları ve sadık
dostlarının şehadetiyle, kadın ve çocuklarının esaretiyle topluma verdiği şok
sonucudur ki, olay üzerinden zaman olarak uzaklaştıkça Huseyni kıyamın
derinliği, hakkaniyeti, mazlumiyeti ve zulme karşı kıyamın, direnişin hedefleri
daha iyi anlaşılmakta ve zalimlere karşı tüm mustaz’af halklara mücadele dersi
vermektedir.
Rabbim! bizi Huseyn’e dost olanlara dost,
düşman olanlara düşman eyle!
Ziya Türkyılmaz