14 Nisan tarihinde İran'ın Siyonist çeteye yönelik
operasyonu bütün başarısına rağmen ana akım medya "danışıklı dövüş"
mottosunu kullanarak işi gölgelemeye koyuldu. Bu münafık tıynetindeki görsel ve
yazılı medyanın tüm söylem ve manşetleri adeta Tel Aviv'de kurgulanmış. Öte
yandan seküler Aydınlık gazetesi ve laik Ulusal kanala bakıyoruz, olay gayet
objektif verilmiş ve İran'ın başarısından söz ediliyor. Aydınlık Gazetesi,
"Tahran İsrail'i Füzelerle Vurdu." "İran Mazlumların Yumruğu
Oldu." "İran İslâm Cumhuriyeti, 'İsrail Vurulamaz' Algısını
Yıktı." türünden manşetler attı.
Ana akım medya ise sözde mütedeyyin! Mezhep taassubu
gözlerini ve vicdanlarını kör etmiş. Dile getirdikleriyle, yazdıkları köşe
yazılarıyla ve attıkları manşetlerle işgal çetesine adeta şu mesajı veriyorlar:
"Korkmayın, endişelenmeyin, sığınaklarınızdan çıkın, binler hâlinde
kaçtığınız havaalanlarından geri dönün. İran blöf yapıyor. O size vurmaz, zaten
bugüne kadar hangi gâvur ülkeye bir taş attı ki?" Evet, bu tür sözlerle
adeta işgal çetesine moral ve teminat veriyorlar. Oysa Siyonist çete dahil
olmak üzere, ne kadar gizlemeye çalışsalar da başta Nevatim olmak üzere vurulan
dört askeri havaalanın iki tanesinin yüksek oranda tahrip edilmiş görüntüleri
sosyal medyaya sızdı bile.
Görülen ve anlaşılan o ki Siyonist çetenin işgal etmiş
olduğu toprakların "vurulamaz" efsanesi çökmüş oldu. Demir Kubbe ve
diğer savunma sistemleri Kürecik'ten gelen sinyallere, Suudi Arabistan ve
Ürdün'ün engelleme çabalarına rağmen İran'ın gönderdiği kamikazi SİHA'lar ve
fırlattığı balistik füzeler (kısmi zaiyata rağmen) hedefine ulaştı. Ama olur
mu, yok canım "bunlar hep blöf" bunlar "hep danışıklı
dövüş" öyle mi? Sormak lazım, "Siz hangi ara bu derece "Siyonist
sevici" oldunuz? Mezhep taassubu sizi fitne ateşi içerisine atmış farkında
değilsiniz. Nedir bu kininiz, nedir bu husumetiniz? Oysa Müslüman bir topluma
mezhebinden dolayı husumet küfürdür. Keşke bunu bilseniz. Husumet ve ayrıştırma
gâvurun işine yarar. Öyle veya böyle, beğenirsiniz, beğenmezsiniz adamlar 45
yıldan beri geniş bir coğrafyada mücadele veriyor, birçok cephede savaşıyor.
Siz bunu görmeyip, "İran bugüne kadar bir gâvur ülke ile savaşmış mıdır?
İran bugüne kadar İsrail'e bir taş atmış mıdır?" diyorsunuz. Atana
"atmadı" diye bühtan ediyorsunuz, peki siz ne yaptınız? Siz bir taş
attınız mı? Mensubu olmaktan gurur duyduğunuz devlet 7 aydan beri Siyonist
katil çete ile ticaretini kesintisiz bir şekilde devam ettirdi. Şimdilerde ise
"kısıtlama" yapmış! Sahi "kısıtlama" ne anlama geliyor? 57
Müslüman ülkenin iki üç tanesi hariç hemen hemen hepsi Siyonist katil sürüsü
ile "al takke ve külah" gayet dostane ilişkiler içerisinde ticaret
yapıp her türlü diplomatik ilişkide bulunuyor. Oysa bütün mezheplere göre fıkhi
bir kural olarak ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'nın ve kutsal Filistin
topraklarımızın işgalcisi olan Siyonist çete ile diplomatik ve ticarî ilişki
kesinlikle haramdır. Ama gelin görün ki, 57 Müslüman ülke içerisinde sadece iki
üç tanesinin Siyonist çete ile ticarî ve diplomatik ilişkisi yok. Peki Siyonist
çete ile ticaret yapıp diplomatik ilişkilerini sürdüren söz konusu ülkeler için
bu durum zillet değil de nedir? Bunun eleştirisi yapılacağına 45 yıldan beri
hiçbir ticarî ve diplomatik ilişkisi olmayan ve ayrıca "Direniş
Cephesi" olarak 45 yıldan beri Siyonist çete ve hamilerine karşı birçok
cephede savaşan İran'a düşmanlık neyin nesi? Eskiler ne demiş, "Kelb ürür
kervan yürür." Bir de bu tezvirat ve iftiraların ahiret boyutu var. Orada
hesap var, orada atılan iftiraların karşılığında cehennem var. Bizden
söylemesi...