Rasthaber - Suriye’de 13 yıldır süren 1. perde, Şam yönetiminin düşmesiyle kapandı; şimdi Türkiye açısından asıl riskleri içeren 2. perde başlıyor.
Ankara’nın 1. perde boyunca izlediği çizginin, stratejik
düzeyde nasıl ağır bir hata olduğu, ne yazık ki 2. perdede daha iyi
anlaşılacaktır. Uyarıları dikkate almayan ve şimdi Şam rejiminin yıkılmasını
zafer diye kutlayanlar, ne yazık ki Türkiye’yi Irak’tan sonra Suriye’de de aynı
hataya düşürmüş oldular.
AYNI KAPANA İKİ KEZ GİRİLDİ
ABD’nin “müttefiklik” üzerinden
körleştirmesi ile Ankara, 34 yılda aynı kapana iki kez girmiş oldu;
birincisinde Özal’ın “bir koyup üç alma” hayaliyle,
ikincisinde Erdoğan-Bahçeli’nin “82. il Halep” hayaliyle...
Birincisinde Irak’ta “Saddam şeytanlaştırılarak” kuzeyde
güç boşluğu oluşturuldu, Türkiye şimdi Barzani devletine komşu!
İkincisinde Suriye’de “Esad şeytanlaştırılarak” kuzeyde
güç boşluğu oluşturuldu, Türkiye artık PYD devletine komşu!
Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) Fırat’ın batısındaki alan
hakimiyeti hem tuzaktı hem de geçici olacaktır. Çünkü ABD’nin nihai hedefi
Fırat’ın batısıyla doğusunu birleştirmektir. Washington açısından PYD-HTŞ
işbölümü bir ara aşamadır.
SURİYE’NİN PARÇALANMASI TÜRKİYE İÇİN TEHLİKE
ABD ve İsrail başından beri Suriye’yi dört parçaya bölmek
istiyordu. Sünniler, Nusayriler, Kürtler ve Dürziler arasında parçalanacak bir
Suriye için çalışıyorlardı. (Bu konudaki ABD ve İsrail raporları için
bkz: Mehmet Ali Güller, Suriye’nin Sevr’i - Amerikan
Koridoru, Kaynak Yayınları, Ekim 2015)
Beşşar Esad ise Washington ve Tel Aviv’in bu
amacının karşısında, ülkeyi bir arada tutabilen aktördü. Çünkü propaganda
edildiğinin aksine Şam yönetimi bir azınlık Nusayri yönetimi değildi, tersine
Sünniler çoğunluktaydı.
Esad’ın ve laik BAAS rejiminin olmadığı bir Suriye
ise hem etnik hem de dini mezheplere bölünme tehlikesiyle karşı karşıya. Bu
parçalanmışlıktan pay almayı kâr sayan, hatta zafer diye iç politikada
kullanmak isteyenler, ne yazık ki uzun vadede ülkelerinin ulusal çıkarlarını
büyük bir riske atmışlardır.
CİHADİZM-SİYONİZM İŞBİRLİĞİ
İsrail Halep-Hama hattını havadan vurarak HTŞ’nin karadan
yürüyüşünü kolaylaştırdı. Cihatçılar, İsrail’in hedefini yerine
getiriyor.
“İran’ın Suriye’den çıktığını görmek istiyoruz” diyen
İsrail Genelkurmay Başkanı Halevi tablodan memnun. Dahası
İsrail’in bu tabloyu biraz daha lehine çevirmek için adımlar atacağı
anlaşılıyor. 1967’den beri işgal altında tuttuğu Suriye’nin Golan
bölgesine asker sevkiyatı yapıyor. Suriye parçalanırken, İsrail de topraklarını
genişletmek istiyor.
Böylece Ankara’nın denetimindeki İdlib’den çıkan silahlı
cihatçı grupların Şam’ı ele geçirmesi ve İsrail’in Golan’daki işgali, yeni bir
komşuluk doğurmuş oluyor: İsrail-HTŞ komşuluğu.
AKP NASIL BİR SURİYE GÖRMEK İSTİYOR?
AKP iktidarının başından beri “nasıl bir Suriye
görmek istediği” konusu, bu sürecin geldiği yer açısından önemli oldu.
Önce Şam’a yedi kişilik bir İhvancı listesi verip, Esad’a “Hükümetine
monte et” dediler, kabul edilmeyince Suriye Ulusal Konseyi, sürgünde
Suriye hükümeti ve o hükümete bağlı Özgür Suriye Ordusu (sonra Suriye Milli
Ordusu) kurdular. Hatta o süreçte PYD’ye “Özerkliğinize karışmayız,
yeterki Esad’a karşı ÖSO’yla hareket edin” dediler.
Ankara’nın amacı, etnik ve dini grupları üniter yapı içinde
tutabilen laik rejimi yıkmaktı ne yazık ki. O rejim olmayınca Suriye’nin
parçalanması kolaylaşacaktı.
Oysa Suriye’nin “siyasal birliği”, hem Suriye’nin toprak
bütünlüğünün hem de etkisi nedeniyle Türkiye’nin toprak bütünlüğünün
teminatıdır. Halep zaferine aldananlar, Türkiye’yi işte bu ağır bedel riskiyle
karşı karşıya getirmiş oluyorlar.
Şimdi ülkemizin bu ağır bedeli yaşamaması ve bu tablodan
çıkış için mücadele edeceğiz.
CUMHURİYET