Bu ülkelerin milli, bağımsız ve egemenliği esas alan laik
karakterli siyasi yapılarını ortadan kaldırmasıdır. Türkiye’nin etrafında bir
cehennem ateşinin devamlı yanmasını sağlamaktır. Karadan ve denizden
kuşatılmasıdır.
Güney Kıbrıs’a İsrail, İngiltere ve ABD’nin yanına müttefik
Avrupa devletlerini de alarak askeri yığınak yapması ve adanın İsrail’in Demir
Kubbe hava savunma sistemleri ile donatılmasıdır. Yunanistan ve Ege adalarının
Yunan ve ABD üsleri ile doldurulmasıdır.
İsrail’in bölgede alternatifsiz tek askeri güç olmasını
amaçlamak dışında bu askeri hegemonyanın bölgenin enerji ve su kaynaklarına
hâkim olmasıyla birlikte Süveyş Kanalı'na alternatif bir güzergâh inşa
edilmesidir. Halihazırda İsrail, Golan'ı, Suriye’yi ve Lübnan’ı besleyen Banyas
Nehri'ni artık kontrol etmektedir.
Arap Müslüman orduların Bizans ordusuna karşı Suriye’de
636’da kazandığı zaferin bölgesi olan meşhur Yarmuk Vadisi'ni işgal etmek
isteyecektir. İsrail’in en önemli hedefi tüm Golan bölgesinin zengin su
kaynaklarına hakim olmaktır. Bölgeyi yeni Yahudi yerleşimcilere açmaktır.
HERMON'DAN 30 KM. DERİNLİĞE
Golan aynı aynada dört mevsimi yaşayan, habitat çeşitliliği,
zengin tarımı ve kadim uygarlıklar eserleriyle maruftur. Netanyahu’nun zafer
edasıyla poz verdiği Hermon Dağı (Cebel El-Şeyh Dağı) Suriye, Lübnan, Filistin
ve Doğu Akdeniz’i kartal bakışı görebilen stratejik bir bölgedir.
Daha önce sadece bir bölümünü işgal ettiği bu dağa daha
fazla casus telekulak istasyonları ve füze rampaları inşa edecektir. Suriye’nin
30 kilometre derinliğinde tampon güvenlik bölgeleri inşa edecektir.
Suriye’nin Ürdün sınırına yakın Horan bölgesinde yaşayan
Dürziler ve Bedevi Arap kabileleri üzerinden bir otonom yönetim kuracaktır.
Suriye içinde İsrail’in himayesinde olmak ve İsrail’in sunduğu imtiyazlardan
yararlanmak isteyen önemli bir kesim mevcuttur.
NELER NELER GETİRİYOR...
Gazze’yi Golan gibi ilhak edecek ve Gazze açıklarındaki çok
zengin doğal gaz sahalarını işgal edecektir. Uygun zamanı yakalarsa Güney
Lübnan’a tekrar saldıracak ve 30 kilometre derinlikte tampon bölge
oluşturacaktır. Bu sayede Güney Lübnan açıklarında yer alan doğal gaz
sahalarında söz sahibi olacaktır.
Kızıldeniz’deki İsrail limanı Eylat’tan, Ürdün üzerinden
Kuzey Gazze veya Hayfa’ya uzanan buradan Akdeniz’e açılan 257 kilometre
uzunluğunda bir kanal projesi planı devrededir.
1960’tan beri hayalini süsleyen Süveyş Kanalı'na alternatif
bir kanal inşa edecektir. Bununla birlikte Hindistan’dan Birleşik Arap
Emirlikleri, Suudi topraklarını geçerek ABD ile birlikte işgal edeceği
Suriye’nin güneyinden İsrail’e Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesine alternatif
bir ticaret güzergahı planlamaktadır.
Suriye’nin (Fırat’ın Doğusunda) Irak’a kadar uzanan Güney
hattından Davut Koridoru'nu açmak isteyecektir. Bunun için YPG’ye otonom
yönetim talep edecektir. Bu bölgedeki zengin petrol ev doğal gazı İsrail
üzerinden Akdeniz’e açacaktır. Mümkün olursa Katar doğal gazını da bu bölge
üzerinden İsrail’e oradan Akdeniz ülkeleri ve Avrupa’ya bağlayacaktır.
Bu çerçevede İsrail, ABD ve İngiltere’deki asli
işbirlikçileriyle Trump’ın manevra alanlarını daraltacaktır. Türkiye’ye Suriye
Kuzey sınırı boyunca, bazı bölgeler hariç, 30 kilometre derinlikte tampon bölge
inşa arzusuna olumlu yaklaşabilir. Katar ve Suriye petrol ve doğal gazından pay
vadedebilir.
PROPAGANDA MALZEMELERİ
Suriye’nin başta Halep olmak üzere bazı şehirlerinde
ekonomik pastadan büyük pay kazanmasına sessiz kalabilir. PKK terörünün
bitirilmesi, örgütün silah bırakması veya bölgeden çekilmesine mukabil,
Türkiye’nin YPG/PYD’yi veya yeni bir isimle Suriye’de bir Kürt Otonom bölgesi,
Türkiye’nin denetimindeki Suriye Milli Ordusu (SMO)’ya özerk yönetim bölgeleri,
Türkmenlere özerk haklar talebini kabul edebilir.
Suriye’de kazandığı ‘’zafer’’ karşılığında Sayın Erdoğan’a
finans rahatlığı sağlayabilir ve bir dönem daha Devlet Başkanlığına razı
olabilir. Kıssadan hisse Davutoğlu’nun ABD Stratejik Derinliğinde Türkiye için
biçtiği rol ve görev karşılığında geçici bir rahatlama yaşamasına rıza
gösterebilir.
Bir kesim bunu Sayın Erdoğan ve hükümetine verilen bir lütuf
değil bileğimizle, aklımızla, iyi oyunumuzla kazanılan sonuç olarak propaganda
edebilir. Suriye sahasındaki gelişmeler şu an için Türkiye yüzyılı olarak
propaganda edilebilir.
BU ELBİSE DAR GELİR
Ama ve lakin: HTŞ ve lideri Colani
elbisesi, ister askeri ister takım ve kravatlı olsun, Suriye’ye dar gelir. Onun
yönetimi İsrail, ABD ve İngiltere’nin mutlak hegemonyasında olacaktır.
Türkiye’nin HTŞ’yi dönüştürmesi, Suriye halkı tarafından kabul edilmesini
sağlaması deveyi iğne deliğinden geçirmek kadar gerçekçidir.
İdlib’de bile kendisi dışında kimseye tahammül edemeyen,
Şam’dan açıkladığı yeni yönetimine Türkmenleri, SMO ve bileşenlerini,
Alevileri, Mesihileri, Süryanileri, Dürzileri, Ermenileri, Çerkezleri, Kürtleri
dahil etmeyen, 6 ay içinde tüm Suriye halkının katılmasını, yeni bir hükümetin
seçilmesini emreden BM’nin 2254 sayılı kararı uygulamak yerine zaman kazanmaya
ve iktidarını pekiştirmeye çalışan bir örgütün ömrü uzun değildir.
BM ve Uluslararası kararlara istinaden bir terör örgütü ve
başı olarak kabul edilen, ekonomik yaptırım, harabe bir ülke, tüm tersaneleri,
üsleri, ordusu, polis teşkilatı, istihbarat kurumları, bürokrasisi felç
edilmiş, yabancı savaşçıları Suriye vatandaşı yapmak isteyen, meşruiyeti
olmayan, Şam’a musallat olmuş bir yapıyı ABD, İsrail ve İngiltere planlarını
gerçekleştirmek için sonuna kadar kullanacaktır.
Türkiye olarak bu planların parçası mı olacağız? Mevzi veya
mevziler kazanmak uğruna Suriye’yi Netanyahu’ya yem mi edeceğiz? Son merhalede
Filistin, Lübnan, Suriye ve daha nice bölge ülkesini İsrail çıkarlarına kurban
mı edeceğiz?
Suriye’nin 100 sene önce Protestan İngiltere, Katolik Fransa
ve Siyonist Sermayenin Suriye’yi Sünnistan, Alevistan, Dürzistan, Mesihistan ve
teröristan yapmak istediği gibi bugün de benzer bir haritaya razı mı olacağız?
TÜRKİYE YÜZYILI BÖYLE YAZILIR
Birinci tercihe karşı Kuva-i Milliye ve önderi Mustafa Kemal
Suriye’nin milli, egemen, zinde ve müreffeh olması için etnik ve mezhep temelde
Suriye milletinin taksim edilmesine karşı savaşan Sünni ulemanın, Alevi Şeyhi
Salih Ali’nin, Dürzi lider Sultan Paşa El-Atraş’ın, Türkmen Lider Yusuf
El-Azma’nın, Kürt lider İbrahim Hananu’nun, Mesihi lider Faris El-Huri’nin ve
Süryani liderlerin hürriyet, bağımsızlık, “din Allah’ın vatan hepimizin”
mottosuyla “Tek Millet Tek Devlet” mücadelesine verdiği destek misali el mi
vereceğiz?
Bunu istiyorsak o vakit önümüzde tarihi bir fırsat
bulunmaktadır:
Rusya’nın, ki Suriye siyasetlerini birçok yazımda
eleştirdim, üslerinden çekilmemesi için ısrarcı olmalı, Rusya ve bölge
devletleriyle iş ve güç birliği yaparak özellikle Suriye’nin kadınlarına,
Alevi, Antakya patrikhanesi, Mesihi, Süryani patrikhanesi, Süryani, Ermeni,
Kürt, Çerkez, laik Sünni, muhafazakar Sünni, Türkmen Sünni ve Alevilere sahip
çıkılması, korunması ve onların sesi olmalıyız.
İhtiyaç halinde tereddüt etmeden bu topluluklara yönelik
tehditlerin, katliamların, yağmaların, kundaklamaların engellenmesi için askeri
müdahale seçeneği de masada olmalıdır. Bunu yapabildiğimiz takdir de işte o
vakit Türkiye yüzyılı tarihin altın harfleriyle not edilir.
Aksi halde BOP ve BİP’te taşeronluk yaparak siyasi ömrümüzü
bir müddet uzatabilir ancak işin sonunda ölüm muhkemdir.