İsrail’in Hizbullah’ın iletişim ağı ve komuta kademesine yönelik ağır darbeleri Lübnan cephesini teslim almaya yetmiyor. Sarsıcı darbelerin sahaya yansımaları ve güç dengesine etkisi merakla beklenirken taraflar adını koymadan yürüttükleri savaşa yeni fasıllar ekliyor. Ucu açık bir hesaplaşma savaşının içine girilirken misillemeler ya da intikamlar taksit taksit geliyor.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun kuzey cephesini büyütme kararının üzerinden çok geçmeden odaklandıkları ilk şeyin kara harekâtı değil Hizbullah’ın komuta kademesi, füze-roket rampaları, cephaneleri, yakıt depoları ve iletişim imkanlarını vurarak operasyon yeteneklerini yok etmek olduğu anlaşıldı. Netanyahu güç dengesini bozup yerleşimcileri evlerine döndürme hedefinden bahsederken Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah çağrı cihazı terörü üzerine yaptığı konuşmada “Yerleşimcileri kuzeye döndüremeyeceksin, kuzeyi bir kez daha işgal edemeyeceksin” diye meydan okudu.
İsrail 35 siville birlikte Hizbullah’ın iki numaradaki komutanı İbrahim Akil ve Rıdvan Birimi’nden 14 komutanı tek seferde öldürerek yanıt verdi. Hizbullah yanıtsız bırakamayacağı bir sonuçla karşılaştı. Ki Batı-Körfez blokunun mutlak kıskacı altındaki Lübnan hükümeti bile Hizbullah’a artık dur diyemeyeceklerini belirtmek durumunda kaldı.
Beklendiği gibi Hizbullah pazar günü İsrail’e yaklaşık 150 roket fırlattı.
25 Ağustos’taki senaryoya benzer şekilde İsrail ordusu, Hizbullah’ın misillemeye hazırlandığı gerekçesiyle cumartesi gecesinden Lübnan’a yönelik bir kez daha ağır bir bombardıman yürüttü. İsrail ordusuna göre binlerce roketin ateşleneceği 400 fırlatma rampası vuruldu. 25 Ağustos’ta 6 bini aşkın roketin fırlatılacağı yüzlerce rampanın vurulduğunu söylemişlerdi. Ama ‘önleyici saldırı’ yine bir şeyi önleyemedi.
Hayfa ilk kez hedefe konulurken Lübnan sınırına kadar tüm bölgeler olağanüstü hal kapsamına alındı. Hayfa Körfezi, Golan Tepeleri, Celile ve Lübnan sınırından yaklaşık 63 kilometre uzaklıktaki Beyt Şean'a kadar kuzey vadilerinde okullar kapatıldı ve hastane faaliyetleri yeraltına indirildi.
Hizbullah Ramat David Hava Üssü’nü vurmayı da başardı. Bu da bir ilk. 2006’da buraya ulaşmayı denemişti. İsrail ordusuna göre üsse 175 kg ağırlığında patlayıcı başlık taşıyan 15 adet 333 mm uzun menzilli füzeler fırlatıldı. İsrail medyası ise 15 roketten sadece sekizinin engellenebildiğini yazdı. 175 kg patlayıcı başlık taşıyan füze Fadi 2.
Bu üs özellikle Lübnan ve Suriye’ye yönelik saldırılarda kullanılıyor. Ayrıca Hayfa’nın kuzeyindeki Zvulun vadisinde yer alan Rafael Gelişmiş Savunma Sistemleri hedef alındı. Lübnan sınırına 24 km mesafede 6.5 kilometrekare alana yayılan askeri-sanayi kompleksi İsrail ordusunu donatıyor. Demir Kubbe, Davud’un Sapanı ve Demir Işın sistemlerinin yanı sıra tank savunması Trophy, güdümlü tanksavar Spike, havadan karaya füze Popeye, donanma füzesi Wave Breaker ve uçaksavar Barak gibi silahlar burada geliştirilip üretiliyor. Bu saldırıda 75 km menzilli Fadi 1, 105 km menzilli Fadi 2 ve Katyuşa kullanıldı. El-Meyadin'e göre füzeler yeraltındaki ‘İmad’ üssünden ateşlendi.
Hizbullah bu operasyonun hem Filistin halkı ve direnişini desteklemek amacıyla yapıldığını hem de çağrı cihazı ve telsiz katliamına verilen ilk yanıt olduğunu açıkladı.
***
Çatışmanın son tablosundan ne tür sonuçlar çıkıyor?
- İletişim darbesi ve komuta kademesindeki ciddi kayıplara rağmen Hizbullah operasyon ve komuta-kontrol yeteneklerini koruyor.
- İsrail yüzlerce fırlatma rampasını imha etse de Hizbullah köylere, vadilere ve dağlık alanlara dağılmış yeraltı mevzilerinden füze göndermeye devam ediyor.
- İsrail’in neredeyse üçte birini olağanüstü hal rejimine sokabiliyor.
- Siren haritası, Hizbullah’ın daha fazla yerleşimciyi göçe zorlayacak ve Netanyahu’nun vaadini imkansız kılacak bir yaklaşım sergilediğini gösteriyor.
- İsrail, Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’ın ergen bir trol gibi kullandığı X hesabından paylaştığı “Nasrallah, Gazze’deki Hamas uğruna Lübnan’ı yakıyor” propagandasının karşılık bulup Hizbullah üzerinde baskı üretmesini sağlayacak bir yıkım tablosu oluşturuyor. Bunun için her seferinde daha ağır bombardıman yürütüyor.
Hizbullah da tersinden İsrail içinde Netanyahu üzerinde baskıyı artıracak bir denklem kurmaya çalışıyor:
Gazze’de ateşkes olmadığı sürece kuzey cephesi yanmaya devam eder, Lübnan zarar gördükçe İsrail de zarar görür, daha fazla yerleşimci bölgeyi terk eder.
- Hizbullah özellikle hedefi tutturup sonuç alabildiği hassas-güdümlü roket ve füzelerini askeri tesisleri vurmaya hasrederek angajman kuralları içinde kalmaya çalışıyor. Bu tam teşekküllü savaştan kaçınma önceliğini de yansıtıyor. Yerleşim yerlerinde gerilimi artıran ve insanları sığınaklara iten roketler ise çoğunlukla önleniyor. Demir Kubbe’yi aşanlar maddi hasarlara, yaralanmalara ve nadiren can kayıplarına yol açıyor. Fakat tarafların angajman setine yaklaşımları, bu düzeydeki kayıpların tam teşekküllü bir savaş için aranan gerekçeyi oluşturmadığı sonucunu veriyor.
- Hizbullah Lübnan’ı felakete sürükleyecek senaryoyu tetiklememek için angajman kuralları içinde kalsa da misillemelerle kendi kadroları, destekçileri, Direniş Ekseni’nin diğer parçaları ve Gazze’deki grupları hareketin bütünlüğünü koruduğu ve taahhütlerinden çekilmediği konusunda temin ediyor.
***
***
Her tırmanışta değişmeyen soru; tam teşekküllü savaşa mı gidiliyor? İsrailli yetkililer, “Hizbullah'a yönelik operasyonların savaş çıkarmayı amaçlamadığını, sadece “gerilimi tırmandırmak suretiyle gerilimi azaltmaya çalıştıklarını” söylüyor.
- Stratejik derinliği olmadığından savaşı sınırlardan uzak tutmak esastı. Kuş uçurmaz sınırlarını koruyamadığı gibi füze ve SİHA’ların şehirlerine ulaşmasını önleyemiyor.
- Üçüncü öncelik kısa süreli savaşların tercih edilmesi. Coğrafyanın küçüklüğü ve insan kaynağının kısıtlılığı İsrail’e uzun savaşlardan kaçınmasını emrediyor. Savaş uzadıkça ‘S.O.S’ veriyor.
gazeteduvar