ABD’nin uzun vadeli stratejisinin odağında Çin’in
yükselişini durdurmak var. Bu ana strateji, Suriye, Rusya-Ukrayna
savaşı ve İsrail-İran çatışması dahil olmak üzere bütün diğer cephelerdeki
politikaları belirliyor.
Askeri ağırlığı Asya Pasifik’e kaydırmaya hazırlanan ABD,
Batı Asya’da ise, genel stratejisine mümkün olan en az etkiyi yapacak şekilde
düzenlemeleri amaçlıyor. Konuyla doğrudan bağlantılı olmakla beraber, İsrail’in
savaşı yayma eylemleri konusundaki ABD politikasını başka bir yazıya bırakıp,
burada esas olarak Suriye politikasını tartışacağız.
ABD, Irak’tan asker çekmeyi, kuzeydeki bölgesel yönetimi
koruyacak şekilde, 2026 yılı sonuna kadar sürecek bir planlamayla ayarladı.
Şimdi benzer şekilde Suriye’de de, kuzeydoğuda PKK’nın sözde özerk bölgesini
güvenceye almayı hedefliyor.
‘ABD, TÜRKİYE-SURİYE ANLAŞMASINA KARŞI ÖN ALMALI’
Washington stratejisinde en hassas nokta,
Türkiye’nin ABD’nin istediği plana şu veya bu şekilde “ikna edilmesi”nde
(mecbur bırakılmasında) düğümleniyor. Washington Yakındoğu Politikaları
Enstitüsü’nden (Washington Institute for Near East Policy) Soner Çağaptay’ın
kaleme aldığı bir analiz bu konuda önemli ipuçları sunuyor.
Şunu vurgulayalım; söz konusu kuruluşun asıl işi, İkinci
İsrail projesine ilişkin planlamaları yapmak. Irak’ın kuzeyindeki kukla devlet
yapılanmasının ve Suriye’nin kuzeyindeki PKK’nın desteklenmesi politikasının
mimarlarının yolu hep bu kuruluştan geçti. Çalışanları, ABD Dışişleri, Pentagon
ya da CIA’de görev yapan “uzman”lardan oluşuyor.
Çağaptay, “Türkiye Irak ve Suriye’yi Yeniden Birleştirmek
İstiyor” başlıklı analizinde birkaç senaryo üzerinde duruyor (Washington
Yakındoğu Politikaları Enstütüsü, 8 Ekim 2024). Ankara’nın Esad ile
el sıkışmak üzere olduğunu vurgulayan Çağaptay, Washington’u “ABD’nin
dışlanacağı” bir Türkiye-Suriye anlaşmasına karşı ön almaya çağırıyor.
“Esad ile görüşmelerini sürdürürken bile Türkiye,
Washington’un buradaki askeri varlığını azaltması ya da tamamen çekilmesi
ihtimaline karşı Suriye’nin kuzeydoğusunun geleceği konusunda ABD ile de
görüşecek. Ankara, kuzeydoğunun gayrı resmi olarak Esad rejimi ve Türkiye
tarafından denetlenen nüfuz alanlarına bölündüğü ve ABD’nin dolaylı teknik
yardım sağladığı bir geçiş dönemi öngörüyor.”
ABD PLANINI TARİHE GÖMECEK ŞARTLAR VAR
Çağaptay’ın üzerinde durduğu ilginç bir senaryo da şöyle:
“Bir senaryoya göre, bir sonraki ABD yönetimi Ukrayna’da
Rusya ile ateşkes için bastırmaya karar verebilir ve bu da Washington, Moskova ve
Ankara’nın Suriye’de bir orta noktada buluşmasını sağlayabilir. Ancak Ukrayna
savaşı uzar ve Türkiye YPG konusunda ABD ile ayrı bir mutabakata varamazsa,
Ankara Esad rejimine boyun eğecektir.”
Washington Enstitüsü uzmanının ABD açısından en tehlikeli
senaryo olarak gördüğü olasılık, Türkiye-Suriye-Rusya anlaşması ve askeri
desteğiyle Şam yönetiminin ülkenin kuzeydoğusundan PKK/YPG’yi
temizlemesi. Çağaptay bu durumda, “ABD güçleri, NATO müttefiki Türkiye’ye ait
birliklere ateş açma veya kuzeydoğudan istemsizce çekilme gibi tatsız bir
tercihle karşı karşıya kalacaktır” diye yazıyor.
Senaryoların hepsinde ABD’nin askerlerini bir şekilde
Suriye’den çekmesi öngörülüyor. Çağaptay’ın analizinden de anlaşılacağı üzere,
Washington’un stratejisinde kilit nokta, Türkiye ve Suriye’nin PKK/YPG
yapılanmasını ortadan kaldırmasını engellemek.
Bunun için, Ankara’nın Şam, Moskova ve Tahran ile arasındaki
çelişmeleri artırmaya yönelik politikalar izliyor. Suriye sahasındaki HTŞ başta
olmak üzere, kontrolü altındaki çeşitli terör gruplarını Şam-Ankara anlaşmasını
bozmak için devreye sokuyor. Öte yandan sopalar ve havuçlar ile, “ABD ile uyum”
peşindeki Ankara’yı kendi koşullarında bir mutabakata zorluyor.
Türkiye açısından bakılacak olursa, bu planı bozacak şartlar
vardır. Rusya ve İran’ın desteğini alacağı da kesin olan Türkiye-Suriye askeri
işbirliği, ABD planını tarihe gömer.
aydınlık