İsrail, Suriye’de üç Gazze büyüklüğünde alan işgal etti; HTŞ
sustu.
İsrail, Şam’a 15 kilometre uzaklıkta; HTŞ suskun.
İsrail, Esad yönetiminden kalan bütün askeri altyapıyı
neredeyse yok etti; HTŞ suskun.
Fakat aynı HTŞ, Suriye’deki Filistin direniş gruplarının
silahlarına el koydu. Onları bir “Sivil Toplum Kuruluşu” olmaya zorladı.
ABD-İsrail, şu anki durumda Suriye’de federasyonu zorluyor.
Ayrıca İran-Irak-Suriye-Lübnan üzerinden Direniş Ekseni’ne gelen yardımı da
kesmiş durumda. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, yeni bir yol
bulacaklarını söyledi.
Türk medyasının belli kesimleri, her suçu Esad’a yıkarak
işte bu gerçeği örtmek istiyor.
Hürriyet’ten Abdulkadir Selvi, şöyle yazıyor:
“Güvendiğim bir kaynağım Esed’in kaçarken İsrail tarafından
vurulmaması için güvence olarak silah depolarının, füze rampalarının ve savaş
uçaklarının yerlerini gösteren dokümanları İsrail’e verdiğini söylemişti.
Esed kaçtıktan sonra İsrail’in yaptığı nokta operasyonlara
bakınca bu bilginin hiç de yabana atılır tarafı olmadığını düşünüyorum.”
Yeni Şafak’tan İsmail Kılıçarslan da, şu ifadeleri kullandı:
“Oysa sakince düşündüğümüzde olan şudur. 14 yıldır İsrail
ile sıfır noktasında komşu olan İran’ın İsrail’e verdiği zarar sıfırdır ama
‘direniş ekseni’ falan diye vızıklayan eşhas İran’a bir kez olsun ‘Suriye’de
Müslüman katletmeyi bırak da İsrail’e saldır’ dememiştir. Oysa bugün daha
çiçeği burnunda devrimcilere ‘İsrail’e vursanıza’ diyorlar.”
Devamında da bu “devrimcilerin” meşru bir hale geldiğinde,
İsrail karşısında güçlü bir devlet olacağını iddia ediyor.
Bunu da “İsrail HTŞ’den korkuyor, o yüzden Suriye’ye
saldırıyor” sözleriyle temellendirmeye çalışıyorlar.
Aslında tablo Kılıçarslan’ın tam aktardığının tersi.
Köklü bir İran düşmanı olan Kılıçarslan ve benzerleri,
sürekli “İran İsrail’i niye vurmuyor” diye ağlıyordu. İran vurduğunda ise,
“tiyatro” diye kara çalıyorlardı. Şimdi kendi garabetlerini gizlemek için,
İsrail’i örtmek için bu iddialara sarılıyor.
Aslında “HTŞ, İsrail’i neden vurmuyor” sorusu anlamsız.
Biz tersiniz soruyoruz.
Gerçek şu:
ABD ve İsrail, Esad’ı yıkmak için Arap Baharı benzeri bir ayaklanma düzenledi.
Esad’la 13 yıl savaştılar. Şam’ı bu sürece boyunca
düşüremediler.
13 yıl boyunca ABD, DEAŞ’ı, PKK-PYD’yi, kendi güdümündeki
muhalifleri Suriye yönetiminin üzerine sürdü.
13 yıl boyunca başarılı olamadı.
Bu 13 yıl boyunca İsrail neredeyse her gün, Suriye’yi
bombaladı.
Netanyahu, Lübnan’la ateşkes imzaladığı anda bile “Esad
ateşle oynuyor” tehdidinde bulundu.
Şam yönetimi düştüğünde, Biden ve Netanyahu “bizim
sayemizde” mesajları verdi.
Esad ise hem emperyalist saldırganla boğuştu hem de İsrail’e
karşı Filistinli grupları ve Direniş Ekseni’ni desteklemeye devam etti.
Ama ABD ve İsrail, 13 yıl boyunca HTŞ’yi vurmadı.
Netanyahu iyi ilişkiler kurmak istediklerini söyledi.
Daha dün 3 köy daha İsrail’in eline geçti.
Gelin Colani’nin son sözlerine bakalım…
İngiliz The Times'a konuşan Colani, Suriye'nin “İsrail veya
herhangi bir başka devlete yönelik saldırıların üssü olarak kullanılmasına izin
vermeyeceğini” söyledi. “İsrail veya başka biriyle herhangi bir çatışma
istemiyoruz.” diye ekledi.
Saldırı gerekçesinin Hizbullah ve İran milislerinin ülkedeki
varlığı olduğunu iddia etti ve İsrail'in “bu gerekçenin artık ortadan
kalktığını” söyledi. Şam ile Tel Aviv arasında yapılan 1974 anlaşmasına bağlı
olduğunu kaydeden 42 yaşındaki HTŞ lideri sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye halkının bir molaya ihtiyacı var. Hava saldırılar
sona ermeli ve İsrail önceki pozisyonlarına geri çekilmeli.”
Yani, “İsrail HTŞ’den korkuyor, o yüzden Suriye’ye
saldırıyor” sözlerinin ne kadar boş olduğunu sahada görüyoruz. Colani, bu
saldırılar Hizbullah ve İran’a karşı diyerek yol veriyor. Böylece Filistin’i
yalnız bırakıyorlar.
Bunları yazanlar Filistin’i yalnız bırakanlardır. İhanet
edenlerdir. Bu ihanetinizi Esad düşmanlığıyla örtemezsiniz.
Gerçekte İsrail’in ateşine odun atan ve sınırlarımızda
İkinci İsrail tehdidi büyüten işte bu kara propagandadır/aydınlık