Zulme Kayıtsızlık ve Aşura Kıyamı

GİRİŞ: 08.07.2024 20:17      GÜNCELLEME: 08.07.2024 20:17
Rasthaber -  Bismillahirrahmanirrahim

İslam’ın ortaya çıkışından (622) 58 yıl ve İslam Peygamberinin dünyadan ayrılışından (632) 48 yıl sonra meydana gelen Kerbela olayı veya Aşura Kıyamı söz konusu olduğunda zamanımız insanının facianın derinliğini anlamakta zorlandığı bir gerçektir. Konuyu sadece Emevi sultanının ve valilerinin, komutanlarının gaddarlığıyla sınırlamak olayı tüm boyutlarıyla anlamamıza engel olabilir. Aynen bugün Gazze’de devam eden soy kırımı Siyonist çetelerin zalimliğiyle sınırlamak ve halkı Müslüman devletler başta olmak üzere müstekbir güçlerin rolünü görmezden gelmeye benzer. Yani Peygamber’in (SA) Ehlibeytine yapılanlardan sadece sultanlar değil, sultanlara yardım edenler, sultanların zulmünü tevil edenler, sultanların zulmü karşısında susanlar ve kayıtsız kalanlar da sorumludurlar.

Aşura Kıyamını anlamak için günümüzdeki olaylardan ve günümüz olaylarının sonuçlarını anlamak için Aşura kıyamından dersler çıkarmalarıyız.

Günümüzde Filistin’de, Gazze’de masum çocuklara, savunmasız sivillere karşı sürdürülen soy kırımı karşısında İslam ve Müslümanlık iddiasında bulunan liderlerin ve rejimlerin niçin kayıtsız kaldıklarını anlamak için Aşura’nın mesajlarını iyi anlamak gerekir. Gazzeli masum çocukların katliamı karşısında susanların, bu soy kırımını önlemek için güçlerini kullanmaktan korkanların, çekinenlerin, kayıtsız kalanların Müslüman halkları aldatmak için niçin İmam Hüseyin ve Ehlibeyt dostu görüntüsü verdikleri de ancak Aşura Kıyamının gerçek mahiyeti idrak edilirse anlaşılabilir.

Müslümanın her ameli/davranışı inanç, düşünce ve görev eksenli olmalıdır. Müslüman yaşadığı zamanın ihtiyaçlarını tanımalı, bu zaman dilimindeki önceliklerini belirlemeli, hangi zamanda ne yapması gerektiğini iyi hesaplayarak hareket etmelidir. Hüseyni kıyam karşısındaki görevini de bu kural dairesinde belirlemelidir.

Kerbela kıyamının hemen sonrasından zamanımıza kadar geçen sürede müminler bu eşsiz kıyamla ilgili görev ve davranışlarında çeşitli evreler geçirmişlerdir. Kıyam’ın sıcaklığının hissedildiği ilk yıllarda ortaya çıkan Tevvabin, Muhtar ve benzeri birkaç silahlı kalkışma ve intikam hareketini istisna tutarsak müminlerin çok sıkıntılı aşamalardan geçtiğini, katliamlara uğradıklarını, evlerine kapanmak zorunda bırakıldıklarını görürüz.

Öyle zamanlar olmuştur ki, Ehlibeyt İmamları(as) ve yakınları kendi evlerinde bile Aşura’yı anma ve matem merasimi düzenlemeyi gizlice yapmak zorunda kalmışlardır.

Öyle zamanlar olmuştur ki, müminler İmam Hüseyin’in pak türbesini ziyaret etmek için canlarından geçmiş, topluca katliama uğramış, hapsedilmiş, ziyaret etmeleri yasaklanmış ve her türlü medeni haklarından mahrum bırakılmışlardır.

Öyle zamanlar olmuştur ki, İmam Huseyin(as) ve yaranlarının pak türbeleri defalarca yıkılmış, yerle bir edilmiş, yağmalanmış, ziyaretçileri topluca katledilmiştir.

Öyle zamanlar olmuştur ki, din büyükleri halkı çeşitli yollarla Muharremin ilk on günü ve özellikle Aşura gününde matem merasimlerini ayakta tutmaya teşvik etmişlerdir. Başta İmam Cafer-i Sadık(as) olmak üzere Ehlibeyt İmamlarından bu konuda yüzlerce hadis rivayet edilmiştir. Araştırmak isteyenler Kütub-u Erba’a ve Bihar’ul Envar hadis mecmualarına bakabilirler.

Allah’a binlerce şükürler olsun ki, İslam İnkılabı’nın bereketiyle müminler bugün Irak’ta ve Suriye’de bulunan Ehlibeyt haremlerini rahatlıkla ziyaret etmekte, asırlardır yapılamayan Erbain Yürüyüşü’nü gerçekleştirebilmekte, her geçen gün Peygamber Ehlibeyti’nin öğretileriyle daha çok aşina olabilmekte, hepsinden önemlisi müstekbirlerin tüm engellemelerine rağmen Ehlibeyt’i dünyaya tanıtmakta ve dünya mustaz’aflarını ehlibeyt ekseninde dayanışmaya, vahdete çağırmaktadırlar.

Azerbaycan, Arabistan gibi bazı ülkelerde hala bile Aşura Matem merasimlerine sınırlama getirilmeye çalışılsa da başarılı olamayacaklardır. Bu gibi baskı ve sınırlamalar birkaç asır öncesine ait insanlık ayıplarıdır ve artık geçmişte kalmıştır. Tağutların bu anlamsız çabaları devam etse de müminler iletişim çağında bu aşamaları çoktan geride bırakmışlardır.

Benim gibi altmış yaş ve üzerinde olanlar hatırlayacağı gibi kendi ülkemizde de Aşura matem merasimleri bugünkü gibi rahat düzenlenemiyordu. Şiilerin yoğunlukla yaşadıkları Iğdır ve Kars illeri merkezlerinde daha son yıllara kadar Aşura günü meydanlara, caddelere çıkıp matem merasimi düzenlemek yasal olarak olmasa da fiilen yasaktı. Ama günümüzde Iğdır ve Kars gibi Şiilerin çoğunlukta olduğu şehirlerin hemen her mahallesi ve şehir merkezlerinde coşkulu merasimler düzenlenmektedir., merasimler halk tabanına yayılmış bulunuyor. Daha da önemlisi bugün İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Kayseri, Malatya, Elazığ, Çorum ve Gümüşhane gibi birçok büyük ve küçük şehirde Aşura matem merasimleri düzenlenmektedir. Ülkemizin dört bir yanında Aşura matem merasimlerini ayakta tutan, yaşatan ve yayan alimlerimiz, meddahlarımız ve hayırseverler başta olmak üzere tüm müminlerden Allah razı olsun.

Bunca olumlu ilerlemeye rağmen acaba görevimizi zamanın ihtiyaçlarına ve çağın gereklerine göre yerine getirebiliyor muyuz?

Günün birinde Kerbela’da olup bitenler Müslümanlara ulaştırılmalı, müstekbir ve tağutların cinayetlerinin boyutu, derinliği bilmeyenlere, tezvirle/medya ile aldatılmışlara aktarılmalıydı. İmam Ali bin Hüseyin Zeynelabidin (as) ve Hz. Zeynep(sa) nice zahmetlerle katlanarak bunu gerçekleştirdiler.

Ayrı bir dönemde, İmam Cafer-i Sadık(as) zamanında İmam Hüseyin’in kıyamının hakikati, Aşura’nın hikmeti anlatılmalı, kıyamın hedefinin canlı tutulması, gelecek nesillere aktarılması gerekirdi ve nice zahmetlere rağmen bu da gerçekleştirildi.

Ehlibeyt İmamlarının her biri kendi dönemlerinde zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına göre Kerbela Kıyamı’nın hedeflerini beyan ettiler, açıkladılar ve matem merasimlerini ihya ettiler.

Allah zuhurunu bir an önce gerçekleştirsin İmam-ı Zaman’ın gaybet döneminde özel nayipleri ve ardından genel nayipleri olan alim ve fakihler de bu doğrultuda görevlerinin idrakinde olarak ellerinden geleni yapmışlardır.

İran’da İslam İnkılabının, Allah rahmet etsin İmam Humeyni(ra) liderliğinde zafere ulaşması ve Ehlibeyt’in(as) maarifini, öğretilerini ihya etmeye kararlı bir devletin kurulmasıyla birlikte Kerbela Kıyamı’nın hakikati, hikmeti ve hedefleri her zamankinden daha çok, daha geniş boyutlarda ve daha yüksek bir ivmeyle aydınlatılmaya devam etmektedir.

Aşura mateminin ayakta tutulması ve sürdürülmesi için geçmişte maslahat icabı göz yumulan görmezden gelinen birtakım hurafeler matem merasimlerinden temizlendi ve hala da temizlenmeye devam etmektedir. Merasimlerde yapılan konuşmalar, okunan şiirler ve mersiyeler her geçen yıl hem içerik olarak yükselmekte hem de daha sağlam belgelere dayanılarak rivayet edilmekte, halkı hüzne boğan ama gerçeği olmayan ve yorumdan ibaret mersiyeler/ağıtlara yer verilmemektedir.

Merasimler şekil olarak da geçen bu kırk küsur yıl içerisinde önemli değişikliklere uğradı. Merasimlerde kılıç/hançer/kama kullanılması yasaklandı; davul/matem müziği ve zincir kullanılması yasaklanmasa da kullanılmaması tavsiye edilmektedir.

Kerbela Kıyamı cesaret, şecaet, kahramanlık, cömertlik, sadakat ve fedakarlık gibi erdemlerin yanında heyecan ve coşkunun da zirve yaptığı bir harekettir. Bu erdemlerin hepsi aynı oranda ihya edilmelidir. Heyecan ve coşkunun yanında idrak ve şuurlanma da ihya edilmelidir.

Hepsinden daha önemlisi Kerbela Kıyamı zamanın ihtiyaçlarına göre yorumlanmalı ve bu kıyamın hikmeti ve hedefinden yararlanılarak günümüz insanının toplumsal hayatına nasıl yön verileceğine dair sonuçlar çıkarılmalıdır. Zalim/müstekbir güçlerin hile, baskı, katliam ve soykırım girişimlerine karşı Aşura Kıyamından dersler çıkarılmalıdır.

Aşura matemi elbet her yönüyle ilelebet korunmalı ve yaşatılmalıdır. Hiçbir yönü küçümsenemez ve zamanı geçmiş olarak nitelenemez. Ama matem merasimlerini birkaç yönüyle sınırlamak doğru değildir. Bizden yüz yıl, elli yıl önceki nesillerden farklı bir zamanda yaşadığımızın farkında olarak Kerbela Kıyamının şimdiki karşılığı üzerinde düşünmeli ve ona göre davranmalıyız. Yüz yıl önceki şartlar, imkanlar farklı olduğu gibi zamanın ihtiyaçlarına göre konuyu idrak düzeyi de farklıydı. Birkaç asır öncekiler için belki bu merasimler sadece Ehlibeyt’e bağlılığımızı bildirmek, teselli vermek, matemi yaşatmak, ağlamak ve ruhsal olarak rahatlamak için anlaşılabilirdir. Ama yaşadığımız zaman dilimi sahip olduğumuz imkanlar ve şartlarda Aşura’nın hikmetini, hedefini idrak ve dünyaya ilan etmek, açıklamak, tanıtmak zamanıdır. Coşkuyla yetinmemek, şuurlanmak ve şuurlandırmak, tebyin/beyan zamanıdır. Aksi takdirde kendi zamanımızda yaşıyor olamayız.

İmam Humeyni (ra) 5 Kasım 1980 tarihinde yaptığı bir konuşmada Aşura matem merasimleriyle ilgili olarak şöyle diyordu:

Biz İslam'ın şiarlarını/ ritüellerini canlandırmak için devrim yaptık, Aşura'yı yaşatmak çok önemli bir siyasi-ibadi meseledir. Her şeyini İslam uğrunda vermiş bir şehidin yasını tutmak siyasi bir meseledir; Bu, devrimin ilerlemesinde çok büyük etkisi olan bir konudur... Biz siyasi gözyaşları olan bir milletiz, bu gözyaşlarıyla sel gibi akan, İslam'ın önündeki engelleri yıkan bir milletiz... Gençlerimiz bilsinler ki, İslam'ın her hangi bir tecellisine/tezahürüne yönelik her türlü propaganda, müstekbirlerin ve yağmacıların ajanları tarafından  İslam'ı ezmek/yenmek için yürütülen propagandalardır... Allah'a şükür Müslüman ve aktif olan gençlerimiz, düşmanların bu İslami ritüellerin her birine niçin karşı olduklarına dikkat etmelidir."

Vesselamu aleykum

Ziya Türkyılmaz

 

YORUMLAR

Haci Bayazit 1 ay önce
İsrail uyandı; Diyor’ki, İran bizi kuşattı yalnız denizden çıkışımız var; Yani‘… biz siyasal islamcı yumurta ikiz kardeşimiz Erdoğan ile Reformist siyasilerin Hayber fatihinin oğluna bağlı İran‘ın Velayeti islam düzenini kırpacağını umarken meğer İran‘.., Allah’ın mülkünde her türlü nimetinden faydalanıp sonra dönüp Allah‘ın dini islamı yırtmaya uğraşan bu ekmeksizler ile bizi yemliyormuş. @hacibayazit 06.12.2022
Tahsin Birdal 1 ay önce
Değerli üstadım Ziya Türkyılmaz abimizin kalemine, yüreğine sağlık. Güzel bir analiz olmuş.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM